her yere izler bırakan Baktığı her göz'de hayâl olan. Kalemi kanatlarıyla tutan,Çırpınışını yazılara yansıtan bir Siyah kelebeğim.Hepinizi beklerim.Hoşgeldiniz Efendim.!



28.05.2010

SEVGİLERİ YARINLARA BIRAKTIM


Bir kaç haftadır Tv'de yeni başlayacak olan bir proğramın frağmanını izliyorum ve nedense izlediğim tüm dizileri, tüm poğramları rafa kaldıracak kadar etkiledi beni bu yeni başlayacak proğramın frağmanı. Daha yayınlanmadı proğram ama farağmanı bile yetti.

Ne zaman izlesem gözlerim doluyor. Çünkü bu proğramın frağmanına öyle güzel bir şiir eşlik ediyor ki duruyorum, donuyorum, ve dolup dolup taşıp ağlıyorum. içimden böyle geldi bu gün.
Bu şiiri kendime uyarladım.


Sevgileri yarinlara bıraktım
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarım
Beni yanlis tanıdı.
Bitmeyen isler yüzünden
Ben böyle olsun istemedim
Bir bakıs bile yeterken anlatmaya herseyi
Kalbimi dolduran duygular
Kalbimde kaldı
Ben genis zamanlar umuyordum
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaslarda bu kadar çabuk
Geçecegi aklıma gelmezdi.
Gizli bahçemde
Açan çiçeklerim vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldum
Yahut vakit olmadı

Behçet Necatigil 'in
bu ölümsüz şiirini kendime uyarladım Çünkü benden birşeyler buldum Umarım Şiirin orjinalini bozduğum için bana sitem etmez siniz.

25.05.2010

İSTİKLAL MARŞINI OKUDU VATAN HAİNİ OLDU.


Çok sinirliyim. inanın bu sinirim yersiz değil.
Bizi daha geçen sene Eurovision'da temsil eden ve bu yarışmada Tükiye' yi 4. sıraya yükselten hadise, bozuk Türkçesiyle İstiklal Marşımızı okudu diye kıza etmediklerini bırakmadılar. Bizim Bayrağımızı ülke ülke dolaştırıp dalgalandıran hadise, İstiklal Marşını okudu diye Vatan haini ilan edildi.

''Iyyyy ne kadar kötü okodoooo dımııı kızzzzzz''


''Ayyyy ben okusam daha guseelll okurdumm yaneeeeeeeeee''


''Ayyy bu kısss kim ayolll ne biçimmm okomoşşşşşşş ıyyy bööööö''


''Ayy bu kıssaaa birileri İstiklal marşını okumayı öğretsin hahahaha ''



İşte İStiklal marşını sözlerini unutmadan kekelemeden okuyan hadiseye bunlar söylendi.




Hadise oldu kepaze. Bu kız ne yaptı ki, Türk marşını ingilizce mi okudu? Yoksa kürtçe mi? Yoksa bu marşı hareketli müzikle mi okudu? Yoksa sözlerini mi unuttu?
Nedir yani derdiniz?
Allahın gavuru Rihanna gelecek şimdi Tükiye'ye, hatuna vücut gösterisi ve iki gavur parça okuyacak diye 1 milyon TL ödenecekmiş. Bizim Sanat sever yabancı özentisi Türk gençleri 350 TL bilet parası verip bu konsere gidecek. Adları Türk görüntüleri tamamen yabancı olan 3-5 genç Yine avrupai özenti içinde oldukları için Eurovision'da Tükiye'yi sözde temsil edecek.

Büyük bir siyaset partinin Başkanı neredeyse porno halde yakalanacak hemde yasak bir ilişki içinde bizde kapısına hücum edip geri dön başkanım diye bağıracağız. Bunların hepsi Vatan hainliği olmayacak En tabi hak ve Hürriyet olacak, Garibim Hadise Hazır ola geçecek, üstünde Ay ve yıldızımızın rengi Olan beyaz elbisesiyle heyecandan titreyen sesiyle gözleri kapalı, yüreği ise bir çocuk gibi ürkek Türkiye'mizi temsil edip İstiklal Marşımızı okudu diye kızı vatan haini ilan edeceğiz. Bu çok büyük haksızlık..hemde çok büyük. Bence Hadiseye yapılan büyük bir ayıp bu.
Bence herkez sözünü geri alıp özür dilemeli. Bir insanı eleştrimek çok kolay değil mi?
Hangi göreve hangi amaca hizmet ettiği önemli değil.
Nasıl okuduğu, ne şekil okuduğu ve neden okuduğu önemli olan öyle değil mi.
yorumunu bende beğenememiş olsam da, bu kadar hakaret boyutuna getirecek kadar incitilmeseydi kızcağız.
Tüm samimiyetiyle, içtenliğiyle, Türkiye'ye bir kez daha hizmet etmenin guruyla çıkmış ve okumuş.
Bence orada aldığı alkış ona en büyük armağan olmuştur.
Türkiyede'de ona büyük terbiyesizlik yapıldı bence.
Herkez çok ama çok ayıp etti...

İşte yukarıda ki resim Ne olursa olsun büyük bir gurur ve onurdur.
Hadise bu gurura layık görülmüş, ama tefe vuruldu. eee... ne demişler ''Meyve veren ağaç taşlanır''



24.05.2010

SANAL RÖPORTAJ BAŞLIYOR. YENİ KONUĞUM PİXİS.

Siyah kelebek Sanal röportaj'a hızlı bir giriş yapıyor. Uzun zamandır ara verdiğim röportaj çalışmalarımıza yeniden kaldığımız yerden devam ediyoruz. Merakla bekleyen Röportajların ne zaman başlayacak diye soran tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu gün ki konuğum bir İngilizce öğretmeni, aynı zamanda 1mk yazarı, Sanat sever bir blog yazarı olacak. Art-niyet Blogspot'un yazarı Pixis ile Hoş ve faydalı bir söleyeşi yapacağız.


SYK: Sevgili pixis Öncelikle davetimi kırmayıp konuğum olduğu için çok teşekkür ederim. Seni yeni takip eden bir izleyicin olarak daha yakından tanımak tanıtmak benim için onurdur. Hoş ve faydalı bir sohbet olacağını umud ediyor ve sana hoşgeldin diyorum. Nasılsın?

P.X: hoş bulduk ve teşekkür ederim.. konuğun olmak onuru bana ait.

SYK: Sohbetimize Klasik sorularımızla başlamak istiyorum. Pixis kimdir? Nasıl biridir?

P.X:pixis sanatın her dalıyla ilgilenen,en azından ilgilenmeye çalışan,öğretmenlik aşkıyla yanıp tutuştuğu için evini ve eşini istanbul’da bırakmak zorunda kalıp Diyarbakır’a gelen bir İngilizce öğretmeni ve internet bağımlısı..

SYK: Ne zamandan beri blog yazıyorsun? Bloğunun doğum hikayesini kısaca anlatır mısın?

P:X: şubat 2010’da başladım blog yazmaya.. uzun zamandır ‘’sen de blog açsana kendine,müzik düşkünüsün ve güzel resimlerin var’’ diyen bir spor düşkünü blog yazarı arkadaşımın sözünü bir gün pat diye aklıma getirmemle başladım yazmaya..

SYK: Çokta iyi ettin, Peki bloğunda neler paylaşıyorsun? Ne tarz bir blog bu?




P.X:Bloğumun adı Art-niyet…buradaki art yanlış anlaşılmasın lütfen J İngilizcede art;sanat demektir. Günlük konuşmalarımda asla yapmadığım ve onaylamadığım bir şey yapmış oldum aslında…ama hiç de pişman değilim..
Sanat kelimesinden yola çıkarak..öncelikle yaptığım resimler,çizimler ve çinileri paylaşıyorum..müzik zaten vazgeçilmezim.. bazen öğrencilerimle ilgili ilginç olaylar..kısacası aklıma ne gelirse diyelim..


SYK: Sende Birmilyonkalem yazarlarındansın. Birmilyon kalem ailemize ne zaman katıldın?

P:X:22 nisan’da katıldım..

SYK: Aramıza hoşgeldin diyelim o zaman :)
Birmilyonkalem'de paylaştığın 'Çocuk: Bana dokunma !' adlı yazın için öncelikle seni tebrik ediyorum. Yazılan yazıların hepsi çok anlamlıydı ama sen bir eğitimci olarak işin en önemli kısmına değindin. Çocuğuma dokunma kampanyasıyla ilgili yeni paylaşımların olacak mı?

P.X: güzel yorumun için teşekkür ediyorum. 'Çocuk: Bana dokunma !' adlı yazım bir bilgilendirme yazısıydı.evet yapılanlar akıl almaz,tam bir felaket,kelimelere sığmayacak derecede çirkin! Fakat bu konuda öncelikle çocukların bilgilendirilmesi gerekir.ailelerin; çarpık ilişkilerin her fırsatta gözümüze sokulduğu,bol küfür içeren sözde komedi filmlerinin kahkahalarla izlendiği örnekleri düşünülünce bir çocuk gereksiz her şeyi bilinçsizce aile desteğiyle öğreniyor bile denilebilir..
Evet,yeni yazılarımda olacak..Bir psikolog ve bir avukat arkadaşlarımla beraber geniş çaplı bir araştımanın ortasındayım diyebilirim..

SYK: Seninle aynı fikirde olmakla beraber yeni çalışmalarını da büyük bir merakla bekliyorum.
Pekala bir eğitimci olarak son yıllarda artan Çocuk istismarı konusun da neler söylemek istersin.

P.X: Aslında son yıllarda mı arttı,yoksa sadece bunun üstünü örtme-örtpas etme girişimleri mi azaldı?
Eskiden de aynı ölçüde olduğunu düşünüyorum…sadece ‘’amman elalem duyarsa ne der?’’ zihniyeti yerine,’’çocuğum her şeyden-herkesten daha önceliklidir’’ mantığının gelişmesi sayesinde haberlerde daha çok duyar hale geldik belki de..


SYK: Sence neden büyük bir artış var çocuk istismarında. Sadece eğitimsiz insanlar değil iyi eğitim almış insanlarda bunu yapmaya başladı sence neden?

P.X: sanırım bunun tek bir açıklaması olabilir;hastalıklı ruhlar.. sorun bir insanın işinin ne olduğu,kaç yıl eğitim gördüğü değil.. sorun tımar edilmesi gereken bir ruhunun olup olmaması…

SYK: Birmilyonkalemin çalışmalarını nasıl buluyorsun?

P.X: Aranızda çok yeniyim.şans eseri buldum Bir Milyon Kalemi ve hemen incelemeye başladım.Ne kadar faydalı işlerde payı olduğunu gördüğüm an hayran kaldım ve ben de bu amaca hizmet eden çalışmaların bir parçası olmalıyım dedim..

SYK: Birmilyonkalem'in faydalı işlerinde önemli katılımları olan yazar ve okuyucalara da ben hem kendi adıma hemde 1MK adına çok teşekkür ediyorum.
Bu çocuk istismarı terörüne nasıl dur denile bilir? Çözüm nedir? Genel olarak yapılan çalışmalar sence yeterli boyutta mı? Devletin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin ve derneklerin bu konu üzerinde ki çalışmalarını yeterli buluyor musun?

P.X: Bu konuda bana en ilginç gelen şey bu kadar çoğunluğun aynı fikirde,bir arada olmasına rağmen bir çözüme bunca yıldır ulaşılamamış olması..
- yaparsanız cezası şu! Görüyoruz ki caydırıcı değil..
-zarar gören çocuk sosyal hizmetler yada çocuk esirgeme ‘de! Yine görüyoruz ki bu kurumların hali de iç açıcı değil..
-sivil toplum örgütleri???
Dur demek bu kadar da zor olmamalı…


SYK: malesef bir kaç söz söymekten öteye gidemiyoruz. Eylemler sınırlı Buda belli bir yerden sonra tıkanmaya sebeb oluyor. çok haklısın.
Sen bir eğitimci olarak yakın çevrende şahit olduğun bir istismarla karşılaştın mı?

P.X: Üzülerek söylüyorum ki evet…Bir öğrencime yapılan bir istismar,hemde öz babası tarafından…
Bu da akıllara başka bir soruyu getiriyor:aile içinde bile istismar söz konusuyken,çocuk kime güvenip sığınabilir?


SYK: İşte Çocuğuma dokunma derken, çocuğuna kötü emmellerle dokunan aileler ne olacak bunlara nasıl dur denilecek buda en büyük soru işaretti.
Çocuk istismarının kökten çözümü var mı sence?

P.X:kökten çözüm diyemem tabi ki..ama en azından bir adım olarak sayılabilir.bahsettiğim araştırmada zaten tam olarak buna değindim,hazır olduğunda sizlerle de paylaşacağım.

SYK: Ben de bir anne olarak zaman zaman sıkıntılar yaşıyorum onları büyütüp yetiştirirken. Anne babalar nelere dikkat etmeli çocuklarını büyütürken. Ve onları istismardan nasıl korumalı?

P.X:Her aile,daha doğrusu çocuğunu önemseyen her aile seninle aynı sıkıntıyı paylaşıyordur emin ol.benim şahsi fikrim çocuğun anne yada babayı kendine rol-model aldığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Klasik bir örnek vardır;çocuğa kitap okumayı sevdirmek ‘oku’ demekle olmaz! Kitabı elinize alıp okursunuz,çocuk da arkanızdan gelecektir…
Bu konuda da aynı,siz hareketlerinize,söylediklerinize,izlediklerinize dikkat edesiniz ki;’’aaaa!böyle ayıp şeyleri nerden öğreniyorsun ki?’’ demek zorunda kalmayınız.
Yazımdaki afiş…kesinlikle bu konudaki en iyi anlatım diyebilirim…

SYK: Ben bile anne yada doğru bir ebeveyn olmayı yeni öğreniyorum. Aile olmak bile bir eğitim gerekiyor sanki .
Sevgili Pixis sohbetimizin sonuna yaklaşırken, Birmilyonkalem'in çocuğuma dokunma kampayasında izlediği bu yolda tavsiyelerin olacak mı? Birmilyonkalem çalışmalarında dafa fazla neler yapabilir? Önerilerin fikirlerin var mı konuyla alakalı?


P.X: İzlediğim kadarıyla bu konuyla ilgili olarak hızlı bir başlangıç yapıldı,fakat şu aralar bir durgunluk hakim..
Bu konuyla ilgili olarak herkes yazı yazmak dışında ne yaptı? Merak ettiğim şeylerden biri de bu aslında! Evet çocuğuma dokunma! Buna karşıyız! Fakat ben buna engel olmak için ne yaptım? Eğer gerçekten bir şeyler yaptıysanız,bununla ilgili ikinci yazılarınızı paylaşın derim…artık vicdanım bir nebze de olsa rahat yazıları… basın-yayın organlarına ulaşılabilir…daha fazla kişiye ulaşmak amacıyla..

Ben ve arkadaşlarım gerekli araştırmaları yapıp çözüm odaklı yazımı sizlerle paylaşınca,umarım desteğinizi esirgemezsiniz…

SYK: Editör arkadaşlarım gerçekten ciddi bir çalışma içinde yakın zamanda yeni atılımlar olacağına inanıyorum.
Sevgili Pixis bu güzel faydalı sohbet için sana çok teşekkür ediyorum. Siyah kelebek, ve Birmilyonkalem adına yaptığımız bu sohbet çok anlamlı oldu. Beni kırmadığın için tüm okuyucular adına sana sonsuz teşekkür ederim.
Çalışmalarının ve başarılarının devamını dilerim.

P.X.:Böyle bir fırsatı bana sunduğunuz için ben teşekkür ediyorum.Umarım az da olsa faydam dokunmuştur.Ben de sana,1 MK editor ve yazarlarına böyle faydalı projelerde buluşmak umuduyla başarılar diliyorum.

SYK: Çok teşekkürler sevgili pixis...



Ben bu hoş sohbet den çok keyif aldım.Umarım sizde benimle aynı fikirdesinizdir. Şimdi sizleri Sevgili pixis'in 1MK'de yayınladığı Çocuk İstismarı ile ilgili bilgilendirici afişle başbaşa bırakıyorum. Yazıyı da mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

Şimdilik Hoşçakalın


21.05.2010

EKMEK ŞEHİTLERİ VE ÖLMEDEN GÖMÜLENLERİN ANISINA.


Ne desek boştur bazı şeyler için. Artık çok geçtir. Dün akşam aklıma geldi Ekmek Şehitleri başlıklı bir yazı yazmak.
Şimdi bu yazıyı yazarken internetten 'Ekmek şehitleri' diye yazdım bakalım daha önce bu başlık kullanılmış diye. Ve inanamadım. Karışıma çıkan ise Yazımın kahramanlarıydı. ''Ekmek Şehitleri ebediyete uğurlandı'' Demek ki bu ülkede artık Ekmek için şehit olanlarda olacakmış


Biz daha vatan şehitlerinin acılarına alışamazken, ard arda gelen ekmek şehitlerine ağlamaya başladık.
Ekmek şehitleri diyorum çünkü onlar da bir yudum ekmekleri için çalışıyorlardı. Onların yaptıkları iş herkezin yaptığı işten daha ağır ve riskli bir işti. Yerin 540 metre derinliğinde ailerine bir yudum ekmek getirebilmek için çalışan emekçi işçi kardeşlerimizdi onlar ağabeylerimizdi.

Kimi, belki daha yeni nişan takmıştı sevdiğine.
Kimi, daha borcunu bile ödeyemedi bakkalına.
Ahmet abi bu yıl oğluna kız isteyecekti.


Hasan abi, kızının ilkokul 1. sınıftan ilk karnesini görecekti.
Ali abi bu yıl hasta annesini ziyarete gidecekti falanca memlekete.
Hüseyin, oğluna aldığı yeni bilgisayarın borcunu bile bitiremedi.
Kemâl, vardiya bitimi evinde içeceği çorbanın hayalini kurdu.
Selim, gün ışığında bir dal sigara içmebilmek için saatleri kovaladı.


Daha nice hayaller umutlar yarım kalmış sevinçler, doyamadıkları eşleri evlatları vardı ve tüm düşler ölmeden toprağa gömüldü.
Şimdi ne desek boş ne desek yarım kalacak. Arkalarından bir tek Fatiha okunacak.


Evlere yüreklere ateş düştü ve ateş yine düştüğü yeri yaktı. Bize söyleyecek tek şey kaldı. ÖLÜM ONLARIN ZATEN KADERİYDİ.


EKMEK ŞEHİTLERİNE, ÖLMEDEN GÖMÜLENLERE SELAM OLSUN.
RUHLARI ŞAAD, MEKANLARI CENNET OLSUN.
RABBİM YAKINLARINA SABIR VERSİN.

Çok hemde çok üzgünüm.

NOT: Yazıda kullanılar isimler tamamen hayal ürünüdür.

19.05.2010

EY TÜRK GENÇLİĞİ !




Ey Türk Gençliği !
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezhür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle techit edebilirler. Millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk İstikbalinin Evladı !

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurmaktır ! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal ATATÜRK


18.05.2010

TATLIYIM, TATLISIN, TATLIYIZZZZ :)



Çok tatlısınnnn şekersiiinnn şekercimi baban seninnn.
kaşın karaaa gözün karaaa kömürcüü baban seninnnn.
:)))


Bu şarkı bu gün benden bütün şekerlere gelsin. Sevgili Blog yazarı arkadaşım Derkenar beni en tatlı bloggerlerden seçmiş. Sağ olsun var olsunn. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Geç kaldım biraz bu yazıyı yazmaya ama inanın bu aralar canım hiç bişey yazmak istemiyor. Tepeden tırnağa uyuşmuş haldeyim. Galiba tatilim geldi. Buna ihtiyacım var.


Okullar tatil olsun da bir kaç gün bir yerlere kaçma hayalindeyim. Şöyle denize sıfır kumsal güneş, biraz gece gezmesi üstümdeki tüm kasvet atmaya yeter.


Geçen sene bu ayla yine böyle olmuştum. Konsantrasyon ve motivasyonum zayıfladı. Hiç bir şeye kendimi veremiyorum. Mevsim geçişleri havanın aniden ısınması, beni biraz yordu galiba. Neyse sizi de bunalıma sokmayım. En iyisi mi ben gideyim. En tatlı blogger ünvanımı yalana çıkarmayım dimi ama.


Derkenar arkadaşıma tekrar teşekkür ederim. Bence her blog yazarı tatlı ve şeker. Bu güzel armaganı bende, beni okuyan, yalnız bırakmayan, yorumlarıyla sevindiren tüm yazar ve okuyanlara hediye ediyorum.

Sevgi, sağlık, mutluluk, huzur hep sizlerle olsun. :)

15.05.2010

HAYATA ÇELME TAKMAK MI?


Hayata çelme takmak mı? Hayata meydan okumak mı? Hadi yaa Vallaha mı? Sen eğer hayata, akışa, düzene çelme takarsan ben sana diyim düşman kazanırsın. Hayat yada kader bizim düşmanımız değil ki. ilk önce bunu bilmemiz gerek. Yok ben illa ki hayata çelme takıcam ben hayatla dalga geçicem dersen, o zaman günah benden gitti. yazık edersin kendine. söylemedi deme.


Hayat denilen şey kader aslında. kaderde bizim elimizde...Bizim yönetimimizde.Hani bazen sonunu bilmeden bir işe kalkışırsınız ve o iş yolunda gitmez. Tepe taklak olursunuz. Bu kimin suçu şimdi.? Hayata çelme takıcam diye olmayacak işlere kalkışırsan ve bu işin sonu hüsranla biterse eğer, sakın kabahati hayatta yada kendi çizdiğin kader çizgisinde arama dostum.

Yaradan sana akıl vermiş mantık vermiş ama onları kullanma kulavuzunu yanında vermemiş. Aslında vermiş ama biz kendi bildiğimizi yazmaktan önümüzü göremez haldeyiz.


Anlayacağınız dostlar vahim haldeyiz.

Hayatın kendi kurallarına tekme vurmadan, çelme takmadan, hayatı,kaderi kendimize düşman etmeden yaşamak elimizde mi.?
Bence elimizde. Asi olmadan, isyan etmeden, sakin ama derinden iz sürerek. Kendimiz için hayırlısı ne ise, bunu düşünmeye zaman ayırarak. Hayat bana ne getirecek acaba diyip oturup beklemeden, ona ayak uydurarak ama değerlerini kaybetmeden hayat yada kaderle aynı yolda sükût içinde yürümek gerek diye ben düşünüyorum. Sinsice değil, hayatın, kaderin bir adım önünden değil. Aynı adımlarla, uyum içinde, sabit fikirle değil, at gözlüğü ile değil, yeniliklere açık ama terbiye sınırını aşmadan.


''HAYATIN KURALLARI'' nedir? diye sakın sormayın inanın ben hala büyümedim, öğrenemedim.
Bu yazının sonu yok sınırıda yok. Ama Şunu bilir şunu söylerim; Hayatı kendinize asla düşman etmeyin, Ona çelme atayım derken kendiniz düşüp yaralanmayın.

Sevgiyle ve her daim sağlıcakla kalın...

10.05.2010

Anneler günü bitti.Ya şimdi ?


Dün anneler günüydü ama ben hiç bir post yazamadım. Aslında yazma gereğide duymadım. Anneme hediye de almadım hatta bir gül bile almadım. Elini öptüm sarıldım sadece. Ben annemi sadece bu günde anmıyorum ki. Kıymetini sadece bu günde bilmiyorum ki.
Anneler günü özel bir gün evet güzel bir gün. Dün sokaklar elleri çiçekli insanlarla doluydu. adım başı çiçekçi,adım başı eli çiçekli insanlar.

Annesini anneler gününde hatırlayan insanlarla doluydu ortalık. ''Amannn bu günde pazar hava sıcak gezip tozmak varken şimdi git anneye çiçek al otur gülücükler at. Aman annem canım annem diye yalandan nameler saç''. Biliyor musunuz? inanın çoğu insan bu haldeydi dün.


Peki ya bu gün. Anneler günün ardından neler yaşanır tahmin edin.
Dün yüzü gülen annelerin sevinçle dolu annelerin, bugün yüzleri asıktır. Düşmüştür yüzleri artık. Çünkü sabah olmuştur ve anneler günü bitmiştir.
Daha sabahtan başlarlar azar işitmeye.


''Anneeee, Pantolonumu ütülemedin mi sen yaaaaaaaaa!!!!!
''Anne daha kahvaltım niye hazır değil''?
''Ben bu akşam geç gelecem beni beklemeyin''
''Sabahtan beri okuldayım/ işteyim, yoruldum bu yemeğimi yiyeceğim''
''Bu gün işim var doktora kendin git''
''Anne bu gün öğlen çayına arkadaşlarım gelecek evleri topla birde kek yap''
''Biraz daha uyuyacam odadan çık ve beni rahat bırak anne!!''
Bu sözler böyle uzayıp gider taaaa ki seneye gelecek anneler gününe kadar.

5.05.2010

GECE YARISINA NE KALDI/ DENİZLERİN ANISINA.


Çok eskiden çokk eski bir dost bir kitap verdi elime. Kitap okumaya aç olduğum bir dönemde.
O kitapta tanıdım ben o 3 yiğidi. Ben o kitapta yusufları gördüm. Hüseyinleri dinledim. Denizleri okudum.
Mücadelelerini, ölüm karşında nasıl dik durduklarını. Sonunun ne olacağını bildikleri halde davalarının peşinden nasıl koştuklarını okudum göz yaşları içinde. ABD,ne, NATO'ya Yabancı sermaye peşkeşçilerine karşı yaptıkları eylemleri dişlerimi sıkarak yüreğim ağzıma gelerek okudum.
Ben hiç yaşamadığım Denizlerin yıllarını yaşadım onlarla beraber. Kendimi şanslı hissediyorum çok erken yaşlarda öğrendim onları. Ve tüm yanlışları doğruları. Şimdi yaşasalardı yine öldürülülerdi. Ama emparlizme ve kötü düzene karşı yine dirilirlerdi.
Her gün kapıma geliyor yeni denizler, yeni Hüseyinler, yeni Yusuflar. Dakikalarca dinliyorum onları bıkmadan. okuyorum yazdıklarını ve okudukça Ulaşlar, Taylanlar,Mahirler, doğuyor aklımın en ücra köşelerine. ve yine çalıyor işte beynimde Rodrigonun gitar konçertosu. İçtikleri son sigara, Yazdıkları son mektupları geçiyor ruhumun okyanusunda bir gemi gibi.
Biz onlar gibi olamadık bu kadar cesur bu kadar azimli ölümü göze alamadık. Bu yazıyı yazarken bile utanıyorum ülkemize ölümüne sahip çıkamadık. Düzene karşı gelemedik. Sus payına razı olduk. Üzgünüm tüm Denizler adına, Tüm Taylanlar, Yusuflar, Hüseyinler, Ulaşlar adına çok ama çok üzgünüm.
Ama bir gerçek var ki, Onları hiç unutmadık.

Dar agacına asılan ama mahşere omuzlar üstünde taşınarak giden bu 3 yiğidi ,
DAR AĞACINDA Kİ BU ÜÇ FİDANI BU GÜN BENDE BÖYLE ANIYORUM.
Yolununuz Deniz yolu olsun. Gençliğinize selam olsun...

Yazar: Siyah kelebek// İpek.

4.05.2010

Editörümüz Radyo1'de Kampanyamızı anlattı.

1MK Editörümüz Sayın A.Şebnem Soysal Radyo 1'de Çocuğuma Dokunma Kamyamızı anlattı.
Dİnlemeniz gereken önemli bir söyleşi sakın dinlemeden geçmeyin.
Dinlemek için Play Tuşuna basın!



GEÇMİŞ BİR GÜN GERİ DÖNER


Geçmiş bir gün deri döner. Ve bir kızılderili gibi koşar peşinizden. Zehirli oklarıyla vurdumu hedefini işte kan revan içinde yığılırsın geçmişin kollarına. Can vermessin ama sürünürsün. Niye çıktın ki şimdi sen ortaya. Ne alemi vardı geri dönmenin.
Geçmiş, ''Sen çağırdın ya işte geri döndüm'' der. Hata nerde? kimde? Yeni den hortlayan, geri dönen geçmişimizde mi, yoksa onu geri çağıran bizde mi?
Geçmişimiz belkide bir aynadır. Bazen korkarız o aynaya bakmaktan kendimize. Yada geçmişin aynasında yeniden güzelleşiriz. Geçmiş bazen pembe bir gül olur elimizde koklamaya kıyamayız soldurmaya korkarız.
Geçmiş, bazen tatlı bir anı eski bir aşk, bazen de babaannemin yumuşacık elleri, dantelli okul önlüğümün yakası olur çıkar karşıma. Geçmiş, halâ vitrinde duran gelin çiçeğim, parmağımda ki alyansım olarak parlar gözümde.
İşte şimdi bu gün bile yarın geçmiş olacak. Geçmişimiz hep tatlı anılarla dolu olsun. Bir kızıldeli okuyla bizi yaralayıp süründürmesin. Bir melek çıksın ve geçmişizi bize pembe bir gül olarak hediye etsin.
Geçmişimzi tatlı tebessümle analım ve yolumuza devam edelim.
Geçmişimizin ellerimizi kelepçelemesine izin vermeyelim. Onu kendi isteğimizle çağırsak bile.
Yazar: Siyah kelebek/ ipek

Paylaş

2.05.2010

HEPİMİZ İYİLEŞECEĞİZ.



Yalnızlığın en tepesinde bir siyah kelebek kanatlarım yorgun. Sesizce etrafıma bakar oldum.
10 nisan'da başlayan büyük koşuşturma ve mücadele işte tamda bu gün sesizliğe gömüldü.


7 senelik evlilik hayatımda annem ile bu kadar yakın bukadar çok paylaşmamıştık hayatı. Tam 22 gün sonra uzun süren bir paylaşım son buldu bir kaç saat önce. Annemi hastaneden sonra kendi evime almıştım. Bir hafta bizde kaldı. Ona o kadar alıştım ki içim acıdı o gidince. Çok yalvardım biraz daha kal diye ama evini özledi. Tek çocuğu ben değilim ki.

Dİğer kardeşlerim ve babam onsuz yalnız kaldılar. Ama şimdi de bende annesiz kaldım. Evlendiğim zamanı hatırladım da hiç bu kadar üzülmemiştim. Canım annemin bu günde doğum günüydü. Kız kardeşim bir pasta aldı Anneme süpriz oldu. Pastasında ki mumları üflerken dua etti. Hala hayatta olmanın yeni yaşını kutlayabilmenin sevinci yaşadı.

Ama tam ayrılık vakti geldiğinde Benim güçlü olmam gerekirken bir hata yaptım ve Anneme sarılıp ağladım. Onca günü neredeyse koyun koyuna yaşadık. Uykusuz geceleri, ağrılı sancılı stersli günleri ve sıkıntılı anları günlerce birlikte yaşadık. Adeta hemşirelik yaptım. Gece ani bir öksürük krizi tuttuğunda hemen kalktım uykumdan. Sevdim okşadım.

Geçecek annecim bitecek deyip saçını okşadım bir bebek gibi. Annem giderken ''İpekk Sana çok ağlayacağım kızım'' dedi. İkimizde çok ağladık. Ama yine son tesellileri yine biz verdik birbirimize. Güçlü olacağız ve bu zor günleri yeneceğiz dedik. Hepimiz ailecek iyileşeceğiz. Sadece annem hasta değil hepimizi hastayız. Ancak o iyi olunca bizde iyileşeceğiz.

Benim huysuz annem, benim kaprisli annem, benim çocuk annem. Beni inan ki hiç üzmedin. Sana yardımcı olmak benim için büyük bir keyifti. Tek üzüntüm gidişin oldu. Keşke biraz daha kalabilseydin. Ama gelicem annecim seni hiç yalnız bırakmayacağım.

Canım benim. KIZLARIN SENİ ÇOK SEVİYOR. seni TÜM AİLEN ÇOK SEVİYOR. BU SEVGİYLE HEPİMİZ İYİLEŞECEĞİZ

1.05.2010

KİM UTANSIN?// ÇOCUĞUMA DOKUNMA!



Çocuğuma Dokunma kampanyası ile Çocuk istismarına son demek için. yola çıktık.
Dün bir yazı ile başlangıç yaptım. Ama bu yazıların devamı gelecek. Çocuk istismarını ele almak doğrularımızı yanlışlarımızı görmek için illa ki çevreye bakmak gerekmez. Biraz da kendimize kendi çocukluğumuza da inmek kendi çocukluğumuzu da sorgulammamız lazım. Sen nasıl bir çocuktun? Nasıl büyütüldün? Çocukluk yıllarında okul çağlarında başına gelmiş bir istismar bir taciz var mı? Bunları sorgulamamız gerek. Belki açıkça yazamayacağız başımıza gelen talihsiz olayları. Sadece düşüncelerimizi yazacağız.


Bu gece yarısı adsız bir yorumcu bloguma yorum bıraktı. İsmini verdi tabi ben adsız diyorum kendisine. Kendisi İlk okul yıllarında Hiç tanımadığı bir kişi tarafından hemde okulda tacize uğradığını yazmış bana. bunu yazan bir erkek. bırakın bu ülkede kız çocuklarına yapılan istismarları, Erkek çocuklarına bile yapılabiliyor.

Bana yorum bırakan hiç tanımadığım adsız arkadaşım o tacizi hiç kimseye anlatamamış. Günlerce içine kapanmış Ve ailesi bu değişimin farkına bile varmamış. Belki ona sorsalardı, bu içe kapanıklığın sebebi nedir diye. Belki bu tacize, istismara uğramış arkadaşım ailsine anlatacak ve belki şimdi hayata daha bir sıkı sarılacaktı.

Daha ilk okul yıllarında o çocuk yaşta istismara uğramış ve istismar edilmeye devam edilmiş. O kadar acı ki, Şimdi hayatına Kadın cinsiyetinde devam ediyor. Ne kadar acı.


Bir çocuğun hayatını karartmaya kimin hakkı var. o küçük erkek çocuğunun yerinde siz olsanız ne yapardınız. Ya sizin kardeşiniz olsa bunu yaşayan. Bir aile, evladının dışarda neler yaşadığını nasıl öğrenmek istemez. Neden sormaz içinde ki ruh halini. ''Neden böylesin yavrum? Neden içine kapanıksın? bu gün okulda neler oldu'' demek çocukla ilgilenmek bu kadar zor mu?

Dışarısı pislik dolu. kötülüklerle dolu. Çocuğuma dokunma demek için önce bizim çocuğumuza şefkatle sevgiyle dokunmamız lazım. Çocuklarımıza kötü eller dokunmasın. kötü eller kırılsın. konuşan çocuklarımız olsun her zaman.
'' Çok konuşma sus çocuk'' demeyelim çocuklarımıza. miskin, pısırık, içine kapanık, korkak çocuklar büyütmeyelim.
Terbiyeli, efendi çocuk yetiştireyim derken, konuşamayan, derdini söylemekten utanan çocuklar yetişmesin.
Her şey bizim elimizde...

KİM UTANSIN? / ÇOCUĞUMA DOKUNMA...