ANNE ANNEM
istanbulun bir küçük mahallesinde yaşardı sağır ve dilsiz 10 çocugun annesiydi yalnızdı can yoldaşı hayat arkadaşı çokk tan ölmüştü.
saçları ince telli hep ikiyana örgülü ve kınalıydı.helle elerinden kına hiç eksik olmasdı kına onun makyajıydı.
yüzü çzgilerle doluydu.çok yaşamış çok çekmiş ince ve zarif bir yapısı vardı görünüşte ama bir erkek gibi kaslı kuvetli dik bakışlıydı dili yoktu belki kulagı hiç duymamıştı şimdiye kadar ama onun kadar kimse komuşamazdı hiç kimse onun kadar güzel anlatamazdı hiç bişeyi ben daha 4 yaşındayken mum ışığında anllatıgı savaş hikayelerini hiç unutamadım. atatürkü ondan öğrendim el diliyle vucut diliyyle o savaşlarda kazanılan zaferleri bana masal diye o anlattı gözleri yerinden çıkardı anlatırken.sanki yaşarcasına kendini paralarcasına anlatırdı annesinin cepheye nasıl silah taşıdıgını. ahh o benim annemin annesiydi benim anne annemdi.
yaşadığı ev baba annemin yaşadıgı o saraydan bozma uzun koridorlu çok odalı çok camlı balkonlu ev gbi deildi. küçük bir mahalede 2 göz oda tuvaleti bahçede, taştan derme çatma bir evdi. o evde 10 çocuk büyütmüştü ne anılar yaşadılar arada anlatırdı annem.mahalle pazarlarından arta kalan sebze meyve çay şeke yağ hepsini ona sadece bir bakla falı bakma karşılıgnda verileridi.
Çok severlerdi onu herkez.benim tanımadıgım kişiler bile onun dilinden anlıyolardı.bazen beni sırtında taşıyıp o pazarlara yanında götürdügünü hatılyorum evinin yanındaki bayırdan beni sırtında nasılda taşırdı.bazen bizİm eve kalmaya gelirdi. ama o up uzun bembeyaz yağlı boyayla boyanmış kapıları hiç sevmezdi el işaretleriyle tabuta benzettini anlatırdı.
Bizim evde okadar çok oyunlar oynardıkki, elimi koluna takar o sevmediği uzun boyalı kaplıları sözde komşuya gitmişiz gibi tıı tık tık çalar, misafircilik oynardık. kesesinden küçük paralar çıkarır verirdi hayatta en çok sevdigi şeyi kabuksuz şam fıstılarını birtek bana ve kardeşime verirdi .pazardan geldiginde sırtında bezden bir çuval ağzına kadar dolu mutfaktan eski yer sinisii getirir yere koyardık hoppa cuppa diye ne var ne yok boşaltırdı o bezden günzeşten sararmış el dikimi lacivert çuvalını.
Annem kızardı annesine kal burda gitme pazara biz bakarız sana annem sinirli bir şekilde anlatırdı el işaretleriyle getirme bunları bana lazım deil derdi. anne annem bizi gösterip bak çocuklar nasıl seviyo nasıl begeniyo bak nasılda yiyolar deyip bir işe yaradığını sanması ona bir huzur veriyodu yüzünde kocaman bir gülümseme.
Annem artık ondan kalan 3 hatıraya gözü gibi bakıyo güzneşten saramış el dikimi lacivert ve bezden pazar çuvalına,
çiçekli pazen lastikli ama anne annem kokan para kesesine,ve ancak öldükten sonra boynundan çıkartabildiğimiz dedemin ona hediye olarak verdigi siyah boncuktan kolyeye.
2 yorum:
Annenin annesini ben de çok seviyorum artık.Siyah boncuklu kolyeye gelene kadar göz yaşlarımı tuttum..Sonra engelleyemedim.Kendimden çok şey buldum..O yüzden yazdıklarını çoks eviyorum ya.Mutlaka benden bir şeyler var..Yüreğine sağlık canım.Çok çok güzeldi..
ben cok begendim.ve insan anlattiklarinin icinden kendine birseyler buluyor.hayat okadr kisaki sonunda bize kalanlarla yetinmek zorunda akliyoruz:(((
Yorum Gönder