her yere izler bırakan Baktığı her göz'de hayâl olan. Kalemi kanatlarıyla tutan,Çırpınışını yazılara yansıtan bir Siyah kelebeğim.Hepinizi beklerim.Hoşgeldiniz Efendim.!



30.04.2010

ÇOCUĞUMA DOKUNMA KAMPANYASI VE 1MK

LOGOMUZU LÜTTFEN SİTENİZE EKLEYİN.


Hepimiz çocuk olduk. Büyüdük anne ve baba olduk. Çocuklarımızı gözümüzden sakınan aile olduk.
Ama korku dolu anne babalarız hepimiz. Çocuklar geleceğimiz. Her anne babanın hayalidir çocuğunu mutlu büyütmek ve ona güzel bir gelecek sunmak. Fakat ülkemizde artık önüne geçilemeyen bir törör var.


ÇOCUK İSTİSMARI. Çocuklarımız istismar ediliyor. Okula gönderilemeyen çocuklarımız var, Küçük yaşta çalışıtırılılan, Anne babası,kardeşleri ve aile büyükleri tarafından şiddete maruz kalan çocuklarımız var bu ülkede. Cinsel tacize ve hatta tecavüze uğrayan çocuklarımız var.
Daha anne sütü almadan, Anne kokusu duymadan cami önüne bırakılan bebeklerimiz var. Yetiştirme yurttlarında büyüyen, daha sonrasına suça meyilli yetişen çocuklarımız var bu ülkede. Eğitim daha bebeklik çağlarında, ailede başlar.
Ama bizim toplulumuz da okuma yazma dahi bilmeyen sadece çocuk yapmayı bilen anne babalar var. Sorunlu ailelerde yetişen insanlar malesef ruh bozukluğu yaşıyor ve topluma zarar verir hale geliyorlar. Heleki bu zarar çocuklarımıza gelince akan sular duruyor. Bir çocuk okulda veya başka bir toplumda cinsel tacize uğradığı zaman ileriki yıllarda yaşamını etileyen ruhsal çöküşler yaşıyor. Ailesine arkadaşlarına, ve ileride eşine çocuklarına bile güvensiz korkak ve şiddete meyilli biri haline geliyor.
Gördüğü cinsel tacizi ailesine anlatamayan, dövülme korkusu yaşayan bunu paylaşamayan çocuklarımıza yazık değil mi?
Şuan da bu yazıyı okuyan sizler bile çocukluk yıllarınızda tacize uğradınız ama kimseye söyleyemediniz. Anne babanızdan dayak yediniz ama kimseye söylememeniz konusunda tehtid edildiniz. Belkide sınıf öğretmeniniz tarafından bile tacize uğradınız sınıfta kalma korkusundan kimseye söyleyemediniz. Artık DUR! demenin zamanı geldi.


Çocuk istismarına bir şamar da siz atın.ve dur diein. Sitemiz 1MK Büyük bir kampanya başlattı. Birbirimiz açıklarını yakalayıp deşifre etmek yerine, birbirimizi yemekten vazgeçip, artık önemli sosyal konulara yönelmenin zamanı geldi.
Birmilyonkalem sitemizin bu önemli kampanyasına sizde destek verin. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımız, gözmüzden sakındığımız evlatlarımız istismara uğruyor.


Bunun önüne geçmek için kocaman bir zincir oluşturmaya çalışyıoruz. Bu zincirin bir halkasıda siz olun. ÇOCUĞUMA DOKUNMA sloganıyla yola çıkan Birmilyonkalem ailesi bu önemli kampanyada duyarlılık göstermenizi bekliyor. Yıkarıda gördüğünüz logomuzu sitenize ekleyin. Çocuk istismarı hakkında düşüncelerinizi fikirler ve önerilerinizi, Çevrenizde gördüğünüz yaşanmış çocuk istismarlarını yazın ve duyurun. Bloğu olmayan kişiler. Sosyal paylaşım sitelerinde loğomuzu kısa bir yazı ile de yayınlayabirler. Amacımız büyük kitlelere ulaşmak.
Çocuklarımızı sevgi çatısı altında büyütelim. koruyup kollayalım.

Bu kampanya e-kitap olarak hayata geçecek. yazılarınız e- kitap olarak elden ele doşalacak. Çocuk gülümsemelerinde sizinde yeriniz olmasını istiyorsanız bu kampanyada sizde bir halka oluşturun.
Çocuklarımıza kötü eller dokunmasın. Şefkatli eğitici, mutlukuk veren gelecek veren eller dokunsun. Bu ellerden birisizde belki sensin, biziz.

ÇOCUK İSTİSMARINA SON.!
ÇOCUĞUMA DOKUNMA!

28.04.2010

YORGUN.


kapı komşum, canım arkadaşım, sırdaşım, dert ortağım, kardeşim az önce 15 günlük bir tatil için köyüne gitti Annesini babasını görmeye. Kayınbabası hasta olduğu için köy havası iyi gelir demiş doktorlar. bu kısa ayrılık şimdiden içime dokundu. Sıkıntılar peşimizi bırakmıyor içim acıyor.

Kendimi güçsüz ve bitkin hissediyorum. kafamda dolaşan onlarca tilki firar etti. Bomboşum. Ellerim buz gibi. Annem de bir kaç gün içinde gidecek evim bomboş kalacak. herkez terk ediyor sanki bu aralar beni. Bilerek isteyerk olmasa da yalnız bırakıylıyorum. Çok uzaklardan gelmiş gibi evime bile yabancı bakıyorum. Baharı yaşayamadım, titriyorum.
Güzel şeyler yazamıyorum. içimden hiç birşey gelmiyor. ÇOK YORGUNUM.

26.04.2010

SON DURUM!


Hepinize merhabalar.
Şuan evimdeyim. Bilgisayarımın başındayım. Karşı koltukta annem uzanıyor. Annemi benim eve aldım. Hafta içi kardeşlerim çalıştığı için, annem evde yalnız kalacaktı. Malum by pass ameliyatı sonrası çok iyi bakım gerekiyo. Yemesi ve içmesi düzenli olması gerekiyor. yatırıp kaldıran birinin olması gerekiyor annemin başında. Oğlumun da ana sınıfına uzunca bir zaman ara verdiğim için artık eve dönme vakti gelmişti. Annemi kendi evime gelmesi için ikna etim.


Şimdi biraz daha huzurluyum. Ara ara fırsat buldukça nete girersem sadece by pass ameliyatı ile ilgili yazıları okuyorum. Faydalı ne varsa uygulmaya çalışıyorum. Ameliyat sonrası bakım çok önemliymiş. Yani anlayacağınız yarı Doktor oldum çıktım. hatim ettim tüm tıp makalelerini. Daha öncede demiştim. iç bacaklardan ve ayak bileklerinden damar alındığı için kesi yerleri çok. Gögüs kafesi daha yeni kaynamaya başladığı için ağrılı. Asıl kötü olan, annemin psikolojik olarak sıkıntılı olması. Çok huzursuz, çok sinirli ve gergin. Hiç iyileşmeyecek sanıyor. bütün enerjisini kaybetti. yürümesi nefes alması yemesi içmesi iyi ama ameliyat psikolojisi onu bayağı yıprattı. Sürekli sıkılıyor. Şimdi bile '' İpekkk Annecimmm yine sıkıntı bastı bana'' dedi. Şimdi dedi saniye olmadı hemen yazdım. :)
Bu ara da Haykırış abim de hastalanmış yine Yeni haber aldım. Çok üzüldüm, geçtiğimiz aylarda oda annem gibi bir damar ameliyatı geçirmişti. Keşke bir haber alabilsem kendisinden hatta uzun uzun sohbet etme imkanım olasa da ameliyat sonrası yaşadıklarını anlatsa bana. Umarım iyidir. Umarım sağlık problemi yoktur. Varsa da en kısa zamanda sağlığına kavuşur İnşallah.
Bu arada, beni bu zor günlerimde yalnız bırakmayan, sürekli arayıp soran bana moral veren canım dostum,
Ebrulime çok teşekkür ederim.
Değerli ağabeyim, Recep Altun'a, Onuncu köyün adamı'na,
Birmilyonkalem aileme, Şebnem hanıma, Ness'e Efsaya, Erkan bal'a
Nevbahar'a,
Derkenar'a,
Güneşimin oğlun'a,
cemo,
mia
yaşamın kıyısında,
beyazkkelebek
Ateş böcüğüm,
Dalgaları aşmak
ece
değişik tadlar,
tijencim.
nilay,
tuğba
Deliler teknesi,
tuana
Ruşen,
Nefise,
Lekadro,
Zeuğma
Ebru- kırmızı saçlı acemi yazar.
Nehircce.
İsmini unuttuklarım varsa beni affedin. Hepinize çok teşekkür ederim. Allah hepiniziden razı olsun beni hiç yalnız bırakmadınız. Tek tek cevap yazamadım kusuruma bakmayın. İnanın bir bardak çayı bile ayakta alel ecele içtiğimi biliyorum. Zamanla yarıştım. Affedin güzel yazılarınızı okuyamadım.
Yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadar. Hepinizi çok seviyorum çok özledim. Görüşeceğiz. paylaşacak çok şey var. Şimdilik Hoşçakalın.
Kocaman sevgilerle.

19.04.2010

Kısa öz bir açıklamdan sonra Siyah kelebek uçar.

Arkadaşlar çok kısa yazıp çıkıcam. imla hatalarım olursa kusura bakmayın artık. Annem perşembe günü ağır bir ameliyat geçirdi biliyorsunuz. kalpte tıkalı olan 4 damar değişti. üzüntülü, stresli yoğun günler geçirdik.

Annem yarın taburcu olup evine geliyor. Çok mutluyum bu yüzden. vudundan kesi yerleri ve damar yolu çok fazla açıldğı için yaraları çok. Ama onun haricinde daha iyi. Eminim ki daha iyi olacak.

Ben Annemin Cihangirde ki evinde kalıyorum eşim ve çocuklarımla. Evimi, yatağımı evimin kokusunu ve sizleri çok özledim. bilgisayarımı bloğumu çok özledim.
kısa bir zaman yine yokum. Annemin bakıma ve özel ilgiye ihtiyacı var. Kardeşlerim çalışıp okula gittikleri için iş bana düşüyor. Allahtan güç istiyorum altından kalkabilmek için.
Sizde duanızı eksik etmeyin. İlginize alakanıza güzel enerji dolu yorumlarına ne kadar teşekkür etsem azdır.

En yakın zamanda görüşmek umuduyla.
Allah'a Emanet olun.

12.04.2010

ANNEMM



Sagır ve dilsiz bir anneden doğan 10 kardeşin en sonuncusuydu annem
Ben ilk gözlerimi açtıgımda ve annemi ilk gördüğümde 14 yaşındaydı daha... saçları iki yandan örülmüş sanki bir ilkokul talebesiydi. Ben annemden önce büyüdüm o çocuk kalmıştı çünkü daha çocuk olmadan evlenmiş anne olmuştu,

Daha kendi büyümeden, saçlarının örgüsü çözülmeden, masum bakışları gitmeden, daha üzerinde ki bebek kokusu bitmeden bebeginin kokusunu giymişti üstüne.Çok yakışmıştı ona bu koku kendi kokusuylada beslenmişti çünkü.Kucagına aldıgı o kız bebeğin bir oyuncak olmadığınında bilincideydi.

Daha anasının mis kokan koynundan yeni ayrılmıştı daha ayrılık nedir evlilik nedir
bilmeden eşini de yani babamı da gönderdi vatan borcuna,Asker etti o küçük elleriyle . Kendi asker karısı ben ise daha kundakta asker kızı olmuştum.Ne tuhaf insanın geçmişiyle yüzleşmesi O günlere geri gitmesi. Anamın ben kundaktayken bana içirdigi anason kokusu burnuma geldi şimdi.Birde o güzel hiç bir şeyde tadı bulunmayan annemin sütü.İnsanın bebekliğini anlatması ne tuhaf.Annemin o yıllarda neler yaşadığını nasıl anlayabiliyorum,nasıl hatırlayabiliyorum?
Annemin bana verdigi o sütten yaşadığı herşey benim ruhumamı geçmişti acaba?

Babamın anneme yazdığı ilk asker mektubu geldi şimdi aklıma.Kapı çaldı babaannem o uzun koridoru yürüdü anarşistler vardı ozamanlar çok korkmuştu babaannem.Bismillah çekti açtı kapıyı bir postacı kapıda babaannem telaşlı ürkek çekingen dili titrek.
''Buyrun'' der.
postacı: ''Gözün aydın ayşe hanım kenan dan mektup var''
Annem bunu duyunca beni elinden nasıl kanapeye bıraktıgını o uzun koridoru nasıl ayaklarını vurarak koştugunu hissetmiştim.
''Gözün aydın fatma eşinden gelen ilk asker mektubu. dedi postacı.

Fatma gözü yaşlı ağlar kayınvalidesine sarılıp. Babaanem okuma yazma bilmez annemde dayımın askerde öğrendigi ve ona öğretti kadarı ile öğrenmiş okur yazarlıgı. O mektubu artık kaç saate okudu bilemiyorum ama ne kadar mutlu oldugunu biliyorum.
ilk sevincini,ilk üzüntüsünü hayatla ilk kavgasını ilk keşkesini,ilk pes edişini eline ilk aldıgı oyuncagına anlatmıştı.Annemin ilk oyuncagı bendim
Beni ilk öpüşünü ilk koklayışını sarıp sarmalamasını kundagıma damlattıgı ilk göz yaşını,hepsini kopyaladım kalbime

Annecim o telli dolabın içine neler koyduk birlikte neler sakladık sen sağır ve dilsiz olan annene el diliyle, vücüt diliyle anlatmaya çalışırken herşeyi, biz konuşmaya üşengeç kaldık. Anne sana hayatım boyunca teşekkür etmem gereken bir çok şey var belki ama, tek bir şey için teşekkür edicem sadece. Okula başladığım ilk gün yanımda olmanı istiyordum ve oldun. saçlarıma kurdelalarımı sen taktın ünüformamı sen giydirdin okulda ilk defa okudugum istiklal marşında yanımda oldugun, beni sınıfıma getirdiğin için, sırama oturtup öpüp cesaret verdiğin iiçin, yanımda olduğun için çok teşekkür ederim. canım küçük annem.

Resimdekiler: Annem ve kız kardeşim



Annem ve biz yani ailemiz, zorlu bir süreçten geçiyoruz. Perşembe günü Ameliyat olacak. Kalbinde 3 damarı tıkalı malesef. BYY PASS ameliyatı olacak. Duaya ihtiyacımız var. Canım annemin iyileşip yeniden sağlığına kavuşmasını diliyoruz. Ve tüm hastalara acil şifalar diliyoruz. Blogum sizlere emanet. kısa bir süre için aranızdan ayrılıyorum. Annemin tedevasi bittikten sonra daha mutlu daha güzel haberlere aranızda olmayı umud ediyorum...
Sizleri Yaradan yüce ve güzel mevlaya emanet ediyorum.
Hoşçakalın

Siyah Kelebek
İpek.

8.04.2010

SANAL RÖPORTAJ 'DA BU HAFTA.

Sanal Röportaj'dan bu hafta da merhaba. Nasılsınız? Keyifler nasıl? Geçen hafta sağlık sorunlarım nedeliyle söyleşimizi yayınlayamamıştım. Bunu için öncelikle konuğumdan ve siz güzel okuculardan özür dilerim.
Sanal röportaj çalışmamamız 7 haftadır sizlerle . Elimden geldiğince kalemimin döndüğünce konuklarımı ağırlayıp, onlar hakkında ve blogları hakkında merak ettiklerimi öğreniyorum ve sizlerle de paylaşıyorum. Aldığım tepkiler oldukça iyi ve sevindirici. İlk başlarda Sanal röportajın balon olup elimde patlamasından çok korktum. Ama Sizlerin desteğiyle Profösyonelce adımlarla ilerliyoruz. Tüm katılımcılara ve siz değerli okuyuculara çok teşekkür ediyorum.
8. haftamız da,bu gün bir yemek blogunu ve yazarını buluşturacağım sizlerle. Hepimizin ortak merakıdır yemek. Damak zevki ve ona hitap eden lezzetlerin, aynı zamanda rengarenk acıktırıcı resimlerin fazlaca hakim olduğu BİRDEMLİKSOHBET blogu ve bu blogun yazarı sevgili Sevil ile beraberiz.

SYK: Sevgili sevil, hoşgeldin bloguma, seni burda görmekten çok mutluyum davetimi kırmadın ve geldin. Çok teşekkür ederim. Seni Kurabiyeler pastalarla ağırlayamadım çok beceriksizim o konuda:)) ama güler yüzümle seni ağırlayacağım umarım keyif alırsın. Öncelikle nasılsın sevgili Sevil.

S.L:İpekcim öncelikle ben teşekkür ederim.Benimle ropörtaj yapmak istediğin için.Kurabiyeye pastaya ne hacet gülen yüzün yeter canım ..

SYK: Anlaşıyın için teşekkür ederim canım.
Bize biraz kendinden bahseder misin? Sevil kim dir?

S.L:Tabiki..
Sevil 29 yaşındayım.Evli ve dünyalar tatlısı bir kızım var.Aslıl meslegim barmenlikti fakat evlenince bıraktım ve özel bir şirkette yönetici asistanı olarak görev yapıyorum.
Fırsat buldukça yemek yaptıklarımı sizzler ile paylaşıyorum


S.Y.K: Ne güzel Allah evladını sana başışlasın canım.
Aslında hepimizi biliyoruz ama bize blogundan da bahseder misin?





S.L: Birdemliksohbet.com isimli bir yemek sitem var.Yemek sitemde bizzat denediğim benim ve tattırdığım tüm yakınlarım tarafından beğenilen lezzetleri blog okuyucularımla paylaşıyorum.Kısacası resimli denenmiş en güzel yemek tariflerini paylaşmaya özen gösteriyorum..

SYK: Biz de bayanlar olarak yemek yapıyoruz ama Siz farklısınız. Ne zamandan beri profesyonelce yemek yapıyorsun.
Bloga taşımaya nasıl karar verdin?




S L: Aslına bakılırsa blog camiasına katılmam yaklaşık 5 yıl oldu.Önceleri kişisel bir blog açmıştım Bazı sebeplerden dolayı kızım ile 4.5 ay gibi bir sure ayrı kaldım.O dönemde kendimi oyalamak için once örgü blogu açtım sonrasında bu kızımla ilgili yayınlara döndü sonrasında porselendemlik kurucularından oldum .Ev sahipliği yapan dostlarımız ile senin yaptığın gibi roportaj yapmaya karar vermiştik ve bu blogda yayınlanacaktı.Sonrasında madem burası yemek ile ilgili o zaman yemek tarifi deneyip ekleyelim dedim.Sonuç olarak birdemliksohbet aktif olarak yayında oldu..

SYK: Eğitimli bir aşçımısın? Yemek yapmanın eğitimini aldın mı? Sence İyi yemek yapmak için eğitim alınmalı mı? Kurs gibi.

S.L: Daha once de bahsettim .Asıl meslegim barmenlik.5 yıldızlı bir otelde yaklaşık 4 yıl gibi bir sure çalıştım.Doğal olarak aşçılar ile de iç içe oldum.Girip mutfağa birşeyler hazırlamadım ama merakla izlerdim.Ben eğitim almadım.Aslında almak da isterdim.Daha güzel yemekler yapabilmek için ve dünya tatlarını öğrenmek için..
Kurs konusuna gelince kişi eğer aşçı olarak iyi bir yerde çalışacak ise tabiki bunun eğitimini almalı .Yok hobi olarak yapacak ise bence gerekli değil.

SyK: Yemek yapmak ve paylaşmak bir hobi mi senin için? yoksa Ticari anlamda da sana getirisi var mı? Yani her hangi bir cafe de veya bir yemek firmasıyla çalışıyor musun? Teklif alıyor musun?

S.L:Ben tamamen hobi amaçlı yapıyorum.Yemek yapmak ve yemek ayrı bir sanattır.Yemek yemesini seven biriyim.Bu nedenle en büyük hobim yemek.
Hayır herhangi bir firma ile çalışmıyorum.Aslına bakılırsa birkaç yıl sonra kendime bir café açma niyetindeyim.Bakalım kısmet..

SYK: Bence açmalısın. Görüntü itibariyle biz izleyenler resimleri bile yemek istiyoruzda :)
Çok renkli cıvıl cıvıl yemek konusuna yakışan bir teman var. Yaptığın ve tanıttığın yemeklerin resimlerini kendin mi çekiyorsun?

S.L:Evet tüm resimler bana ait önceden digital bir makinam vardı eski resimlerim çok güzel değil fakat sonrasında yeni bir makina aldım daha net ve yemek siteme yakışan bir makina oldu.Şimdi onun ile çekiyorum..

SYK: Çok güzel gerçekten.
Daha çok hangi tarz yemekleri yapmayı seviyorsun? Blogunda daha çok hangi yemekler ilgi çekiyor.?

S.L:Blogumda en çok ziyaret edilen fırında mantar yemeğim.
Ben ise tavuk sever biri olduğumdan blogumda en fazla tavuk yemeklerine yer veriyorum.Tabi bunun yanında kahvaltı masaları ve çay saati için tarifler..
Yaz geliyor şimdi en çok salata tarifleri sitemde göreceksiniz..

SYK: Ah canım uzun bir zaman ne tavuk görmek istiyorum ne de yemek. Zehirlendikte geçek günlerde :)
Blogunda dikkatime çeken reklamlar var. Bunlarda bir gelir elde ediyor musun?

S.L:Bir reklam şirketi ile anlaşmamız var .Onlar ilgileniyor.

SYK: Yemek yapmanın ve bunu blogda paylaşmanın dışında sevil neler yapar? Hobilerin nelerdir?

S.L:Sevil aslında çok yogun biri..
Hafta sonu cumarteside çalıştığım için geri kalan zamanda eşime ve tabi kızıma zaman ayırırım .Yaz geldiğinde her hafta sonu mutlaka dışarıda oluruz.Kışın ise kızım ile evde olup onunla kitap okumaya bayılırım.

SYK: Yemek yemeyi ben çok severim ama yapamam beceriksizim. Doymak için yapıyorum. Sen yemek yapmayı seviyorsun. Peki yiyormusun, Kilolarla aran nasıl :)))

SL:İpekcim işte onu hiç sorma ben yemek ile ilgilendiğimi belli ediyorum..
Yaptıklarımı tatmaz isem nasıl ziyaretçilerime tadının güzel olduğunu söyleyebilirim ki..

SYK: Başka sitelerin yemekle alakalı başka sayfaların var mı?

S.L: Hayır

SYK: Yemek etkinlikleriniz oluyor mu? İleride yada yakın zaman da bir yemek etkinliği var mı? Bizimle paylaşır mısın?

S.L: Soft Bowl silicon kek kalıpları firması ile blog yazarlarımıza çay saati kursu veriyoruz.Bu etkinliklerimiz yaklaşık 5 ay daha devam edecek Gerisi süpriz..

SYK: Harika, diğer süprizi de merakla bekliyorum.
Blog dünyasında en ilgi çeken blogların belki de en başında geliyor yemek blogları. İyi yemek yapmak, bir yemek bloğu açmak için yeterli mi? Yemek blogu açmaya heveslenen bayanlara ne gibi önerilerde bulunmak istersin.

S.L: Yapmak isteyen herkes yapmalı bence tabiki en iyiler var aramızda ama blog açacak olanlara önerim şudur.Mutlaka fotorafları kendiniz çekin ve denediğiniz tarifi harfiyen yazın başka bir yerden kopyaladığınız tariff tutmaz ise ziyaretçileriniz sizi birdaha takip etmezler

SYK: Yemek blogu açmak isteyenlere faydalı bir bilgi oldu.
Kendi ürettiğin kendine özgü kimsede olmayan tariflerin var mı? Varsa bize biraz tiyo versene :))

S.L: Var tabiki de ..
Aslına bakılırsa çoğu zaman mutfaktaki malzemelere gore yemek yapar aa bak bu güzel oldu der yayınlarım.Örneğin geçenlerde yayınladığım kabak salatası gibi..

SYK: hemen ziyaret edeceğim.
Sevgili Sevil, Yakın zamanda yada ileride, gerçekleştirmek istediğin plan yada projelerin var mı? varsa biraz bahseder misin?

S.L:İpekcim bir önceki sorularda da bahsettiğim gibi bir kaç yıl sonra kendime ufak bir café açmak istiyorum.Sebebi ise kızıma bir kardeş gerekli onuda bakıcılar değil bizzat ben büyütmek istiyorum.Kendi yerim olur ise onunla beraber olurum hemde işimi yaparım diye bir düşüncem var bakalım .Kısmet..




SYK: Çok güzel bir fikir. Umarım bu dileğin gerçek olur.
Sohbetimizin sonuna geliyoruz. Blog camiasına bir mesajın olacak mı?

S.L: İyiki böyle bir blog açmışım ve dünyalar tatlısı bir sürü blog yazarı ile tanışmışım.
İnternet doğru kullanıldığında super bir şey .İnanın blog camiasında çok yakın arkadaşlarım ablalarım oldu.İyi ki tanımışım sizleri.Tanışmak istediğim çok blog yazarı var gelin tanışalım..

SYK: Aslında güzel blog yazarları toplantıları oluyor. becer kaçırmamak ve tanışmak lazım.
Sanal röportajın vazgeçilmezi olan son yorum. :) Adetten dir, Sence nasıl bir söyleşi oldu. Röportaj hakkında bir kaç yorum alabilirmiyim senden?

S.L: İpekcim en zor sorular bana mı denk geldi ne ..
Canım çok harika bir ropörtaj oldu.İlgi ve alakana çok ama çok teşekkür ederim.

SYK: Sevgili sevil. Bu güzel blogu ve seni burada ağırlamaktan oldukça keyif aldım. Çok teşekkür ederim. Başarılarının devamını dilerim. Blog ve blog dışı özel ve mesleki hayatında mutlu ve güzel günler dilerim. Umarım ilerde yüz yüze buluşma ve sohbet etme imkanını yakalarız. Seni sevgiyle kucaklıyorum iyi ki geldin. Bloguma renk kattın. Sevgiyle kal Sevgili sevil. :)

S.L: Ben teşekkür ederim ipekcim.İnşallah yüz yüze oturup sohbet ederiz çaylar kahveler eşliğinde
Sevgiler






Efendim Sanal Röportaj'dan bu haftalıkta bu kadar. Renkli,iştah açıcı hoş bir sohbet oldu. umarım sizde biz kadar keyif alamışsınızdır. Aranızdan ayrılmadan önce Sevgili sevil'in Birdemliksohbet blogundan çaldığım Bu nefis poğaça ile başbaşa bıkarıkıyorum tarif için ise bir tık yeter.

Image and video hosting by TinyPic






Hadi kalın sağlıcakla :)





Yazan/ Röportaj: Siyah kelebek


Konuk: Birdemliksohbet/ Sevil.

7.04.2010

HAYDİ ARKADAŞLAR HASTA ÇOCUKLARIMIZI SEVİNDİRELİM MUTLU OLALIM..

Çok değerli blog arkadaşım, ONUNCU KÖYÜN ADAMI 'nın blogundaki yardım kampanyasını aynen yayınlıyorum. BÖyle güzel bir işe vesile olduğu için kendisini kıtluyorum. Eğer bu projeyle bir çocuk bile sevinderebilirsek mutluluk kapıları sonuna kadar açılacak. Lütfen okuyup blogumuzda paylaşalım. Elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışalım.

(Arkadaşlar bu etkinlik 20Nisana kadar devam edecek daha doğrusu birşeyler yapmak isteyen arkadaşlar bu tarihe kadar ilgili yere hediyelerini ulaştırmalılar ki 23Nisan da çocuklara verilip yavrular sevindirilebilsin.)


En az 10 Adet Pastel Boya--10Resim defteri--10Boyama kitabı--10Küçük Oyuncak--30Elişi kağıdı ve kartonu vs. ile ufak bir katkıda bulunuyorum ve tüm esnaf arkadaşlarımı dolaşıp katkılarını isteyeceğim..hepimiz elimizden ne gelirse yapalım arkadaşlar bu hasta yavrular için.


Konu ile ilgili
http://benhurum.blogspot.com/ arkadaşımızdan fikir ve bilgi alabilirsiniz.


Mutlu Olalım, devlet ve üniversite hastanelerinde yatmakta olan kanser hastası çocuklarımızın tedavileri sırasında, sadece bedenen değil aynı zamanda ruhen de sağlıklı olmaları ve morallerinin arttırılması için sürekli ve özel günlerde etkinliklerin düzenlenmesi amacıyla kurulmuş bir dernektir.

Sevgili
Yetenek Sizin adlı blog yazarı arkadaşımız ile Dernek Yekilisi Özlem Hanım bloglar arası bir kampanya düzenlemeye karar vermişler. Kibrit Kutusu etkinliği. Bu fikrin mimarı ise sevgili Kelebek Atölyesi sayesinde çok güzel işler çıkıyor.
Yapacağınız şey çok basit lütfen onları sevindirelim. Ben kibrit kutusu yapamam diyorsanız derneğin sitesini ziyaret ederek ihtiyaç listesinden birini göndererekte destek olabilirsiniz.
Bilmeyenler için kibrit kutusu nasıl süslenir? İçine neler konulabilir? onları bi sıralayalım!

Yukarıda gördüğünüz klasik kibrit kutusunu alıyoruz yada benzer bi kutu buluyoruz. Üzerini çeşitli malzemelerle süslüyoruz. İçine çocukların hoşuna gidebilecek minik objeler koyuyoruz. Detaylı araştırmayı Kelebek Atölyesinin sitesinden de yapabilirsiniz.
İstediğiniz kadar yapabilirsiniz, isterseniz 1 adet, isterseniz 5 adet!

Tek koşul, kampanyanın daha çok alana yayılması için herkesin bu etkinliği blogunda duyurması! Lütfen bir iyilik yapın, minicikde olsa bir destek olun, onların morale ve sevgiye ihtiyacı var.
Haydi yüzlerini gülümsetmeye...

Kampanyaya katılıp, blogunda duyuranları bir süpriz bekliyor. Kutu hazırlayıp aşağıda ki adrese gönderecek olan ayrıca katılmayıp, duyuru yaparak katkı sağlayan herkesin dahil olacağı bir süpriz!

(Göndereceğim yada destek olacağım diyenler bana yorum bıraksınlar lütfen)

Kutuları en geç 23 Nisan tarihine kadar yollayabilirsiniz. Önümüzde kocaman bir süre var! 23 Nisana kadar toplanan kutular onların bayramında,onlara hediye gidecektir!

Kibrit Kutusunun veya herkesin düşünüp göndereceği hediyelerin;
Gönderileceği Adres:
Mutlu Olalım Derneği
Özlem Şengir
Adres: M. Kemal C. Burak Apt. No 44 D 4 Bornova-İzmir

Derneğin İhtiyaç Listesi
pastel boya - resim defteri-boyama kitabı - küçük oyuncak - elişi kağıtları-kartonları - yapıştırıcılar
el işi süsleme malzemeleri(boncuk,pul v.b.)
ktivitelerimiz için de kostümler,(palyaço kıyafeti,masal kahramanları gibi) ihtiyaçlarımız oluyor.
sadece kabul edemediğimiz gıda:) onlar da zaten uzakta olduklarından pek gönderilmez sanırım.
Bir çocuğa hediye edebileceğiniz herşey....

6.04.2010

AĞLAMAK YOK GÜLMEK VAR!

Hadi yine çocukluktan gidelim bugün de.
Hayatıma, bana bu yazıları yazdıranlara dönelim yine.
Akılmda yer etmiş, mıh gibi çakılmış öğretilere sürelim gemiyi.
Ayyakabı tamircisi vardı günün birinde.
Çalışkan, iyi yarı bir adamdı. Hani ya onu kimse yıkamazdı.
Gençliğin de öyle yakışıklıydı ki, zaten yaşlanmadı ki hiç.
Okumayı yazmayı askerde iken öğrendi.
Zorlu geçen çocukluk yıllarımda, bana çok şey öğretti.
Çocukların ağlamasına hiç dayanamazdı bu koca yürek,
Hani bizde çocuğuluğumuz da, şekere çikolataya oyuncağa ağlayan çocuklar olmadık hiç bir zaman.
Daha çocuk yaşta sırtımıza ağır gelen yükler acıtmıştı bizi. İşte o yüzden ağlıyorduk aslında.
Bu koca yürekli adam, bir şarkı ile siliyordu göz yaşlarımızı.
Ali Rıza Binboğa vardır hani. Öğretmenim adlı şarkısıyla tanımıştık onu.
Ama bir şarkısı daha vardır ki, benim çocukluk yıllarımda bana öğretilen bir ders gibiydi.
Rahmetli Dayım, ne zaman ağlasak o şarkıyı okurdu bize kucağına oturtur.
AĞLAMAK YOK GÜLMEK VAR YARINLARDA YARINLARDA MUTLU GÜNLER VAR.
Ve her daim, bize bunu söyler, teselli ederdi. Artık ne zaman ağlasam yada ağlamaya kalmışsam,
İşte bu şarkı gelir aklıma ve bu dersi bana öğreten dayım gelir aklıma.

Bir şey daha öğrendim Rahmetli dayımdan.
Her sıkıntılı anımızda herp offf çekeriz ya. dayım çok kızardı. ''off demeyin af dileyin. Af Allahım Af deyin. Off Allahım off demeyin. Ozaman isyan etmiş olursunuz. Allahın gücüne gider bize kızar, üzülür''derdi. ''Ama Aff Allahım Aff derseniz. İçinizdeki sıkıntılar daha çabuk gider'' derdi. Bu da bana bir ders oldu. Şimdi her can sıkıntımda Af Allahım Af deyip biraz olsun ferahlıyorum.
İşte kaybettiğim çok sevdiğim ayakkabı tamircisi rahmetli canım dayıcığımdan öğretiler sundum size. Aklınızın bir köşesinde bulunsuz diye.
Hadi şimdi bu eski şarkıyla, hem geçmişe gidelim. hemde gereksiz şeylere ağlamayı sıkılmayı bir kenara bırakalım.
Dayıcığımın bana öğrettiği dersi, AĞLAMAK YOK GÜLMEK VAR, sözünü hep aklımızda tuttalım.
Sevgiler.

5.04.2010

SENİ ÇOK ÖZLEDİM HEMDE ÇOK




Öyle çok özlüyorum ki seni anlatamam. Öyle çok hasretim ki senli çocukluğuma ne kalemim yeter yazmaya, neden dilimde kelime. Sen vardın bir zamanlar kanınla canınla, seni her zaman göremesemde, bir yerlerde var olduğunu bilmek bile bana cesaret veriyordu. O hiç vazgeçmediğin lacivert süveterin ve kravatınla tam bir İstanbul beyefendisiydin. Hala da öylesin. O sıcasık buğulu bakışların hep üstümüzde. dinmeyen gözyaşlarınla ıslanıyor şimdi rüyalarım.
Canım. Seninle gittiğimiz piknikler yok şimdi. o mis gibi kır kokuları artık yok. Ve biz eskisi gibi değiliz. Bildiğin gibiyiz aslında bıraktığın gibiyiz ama değiliz. Sen gideli 1 yıl olmuş ne çabuk olmuş. Ve ben seni sık sık rüyamda görür oldum.
DÜn gece yine girdin rüyama. Hüzünllüydün elini tuttum öptüm. ağlıyordum... sende ağlıyordun. ağlaştık ayak üstü. Ve senin yolun ayrıldı benden. Özledin mi bizi. özeldin mi? Biz seni çok özledik. Burnumun direği sızlıyor be canım.offff çekiyorum. Ara, ara gizli gizli ağlıyorum. İnan ki senle dolu dolu yaşadım ben çocukluğumu. Sana hasret değilim. Ama özlüyorum seni. Aslında şanslısın biliyor musun?

Bu dünyada hepimizi tüm değer verdiklerini mutlu yuvalarını gördün. Hatta torundan torun bile gördün. Daha dinçtin aslında. Ama yinede içindeki hüzne dayanamadı yüreğin. Ben seni her özlediğimde, kelimeler büyüyor içimde. Çağlıyor, coşuyor sana olan sevgimi ve özlemimi içimde büyütüyorum daha çok.

Çok özlüyorum seni Dedeciğim. Ellerini, bakışlarını, bizi ( torunlarını) görünce tutamadığın gözyaşlarını özlüyorum. O Galata kulesin deki büyük kapılı evdeki yaşanmışlıkları özlüyorum. Biliyorum sende bizi özlüyorsun. Gözün hep buralarda. Merak etme herşey yolunda. Sen rahat uyu oralarda.
Canımmm dedemm hep gel hep ol Rüyalarımda.



Yazan: Sİyah Kelebek

3.04.2010

LÜTFEN BİRAZ YAVAŞ KOŞALIM. !

Bu yazıya attığım başlık Okmeydanı SSK hastanesinin Plastik cerrahi servisinin koridorlarının duvarına asılmış bir levhadan alıntı aslında. Aynen böyle yazıyordu. Lütfen biraz yavaş koşalım. kimseyi rahatsız etmeyelim manasındaydı aslında ama bakın ben ne anlamlar çıkardım :) Bahar bir ışık bizde ona koşan pervaneler gibiyiz. Biraz yavaş koşalım.


Koca bir kıştan çıktık. Çok soğuk yaşamadık. Ama adı kış işte. Kimi zaman üşüdük, kimi zaman ıslandık. Sabahları uyanmak istemedik sıcak yatağımızdan. Sıcak bataniyelerin içinde romantik filmler izledik, sıcak çay yada kahvelerimizi yudumlarken. ruhumuzu karanlık kışa teslim ettik, durgunduk, susukunduk. uykuluyduk.

Zamanın akışına engel olamadık. hızla geçip giden kış bahara yelken açtı. Nisan geldi. Uyanmak zor Bahara alışmak zor.



Her ne kadar bahar geldi hoplayalım, koşalım, coşalım desekte, bu havalar çok tehlikeli havalar. Yavaş yavaş alışmalı bahara. Hemen koşmayın bahara, yorulursunuz bak karışmam sonra. Hemen içinize çekmeyin bahar havasını içinize, başınız döner çarpılırsınız benden söylemesi. Kandırmasın sizi bahar havası. Bahar havası her insan için aynı etkiyi göstermez. Kimi insan bahar havasıyla coşar, koşar, gençleşir. Kimi insan da ise tam tersi olabilir. Bahar güneşi bazı insanlara yaramaz. bunalıma sokar. içine kapanır çoğu insan. Fizisel olarak baş ağrısı, miğde bulantısı, halsizlik yorgunluk yapar. Duyusal olarakta, durgunluk, toplumdan uzaklaşma uyku hali getirebilir.
Uyuyan doğa uyandı. çiçekler açtı, ağaçlar yeşerdi. etrafa uzun zamandır uzak olduğumuz kokular salındı. Kış'a alışkın bünyelere şimdi bahar kokusuyla etkileşim halinde. Yavaş olalım, Bahar demek aşk demek aman haaaa :)) ota konalım derken ... konmayın :)




Baharın davetine biraz geç gidin. Acele etmeyin. Daha Nisanın başındayız. Çabuk koşan çabuk yorulur unutmayın. Hadi bakalım. Baharımız kutlu olsun.
Not: Siyah kelebek uyanışta, kozasından çıkmakta. Kendi kendini sakinleştirme çabasında :)
Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.

1.04.2010

ŞAKADIR ŞAKAAAA


Bu gün 1 Nisan değil mi?
Ben neredeyse unuttum.


Nisan'ın 1. günü şaka günüdür. Herkez birbirine soğuk, saçma sapan şakalar yaparlar. Ben hiç sevmem. Çok sinir bozucudur 1 Nisan şakaları benim için. Arkasından atılan hohohoho hahahaha iğrenç kahkalarda beni çileden çıkarır. '' Nasıl yedin ama Kekooo'' diye de karşındaki insanı aşşağılar bir tavır sergilenir.

1 Nisan şakası yapmadım yapmam da. Bana çok, anlamsız gereksiz geliyor. Bu sabah kız kardeşim tarafından yapıldı banada 1 Nisan şakası. Aslında aklım başka yerde olmasaydı bunun bir şaka olduğunu anlardım ama sağlık sorunlarım nedeniyle kafam adeta bir tuğladan farksız olduğu için, gerçek sandım ve çok korktum. Akabinde
''1 nisaaaaaaaaaaaaannnnnnnnnn hahahahaha'' kahkaları gelince telefonun diğer ucundan, şeytana uymadım; içimde biriktirdiğim kötü kelimeleri sarfetmedim kız kardeşime :)

Ha birde unutmadan, 1 nisan gününde aldığımız her kötü haberi de şaka sanıp '' hıh yemedim canım 1 nisannnnnn diyeceğini biliyorum''. ''Yok kız valla gerçek şu oldu, bu oldu''. deriz ama karşımızda ki kendini o kadar kaptırmıştır ki 1 Nisan'ın o şakacı karakterine, bir türlü olayın aslında bir şaka değil gerçek olduğunu anlamaz. Şakadır şakaaaa der döner arkasını gider.

Nisan 2 olur ve 1 Nisan'da şaka sandığı olayın karşına kahkaha olarak çıkmadığını görünce, işte o zaman anlar şaka olmadığını.

Ama şuda bir gerçektir ki. Bazen insanlar değil ama Nisan'ın ilk günü de bize şaka yapabiliyor. Bana yaptı mesela. kızım hariç ben eşim ve oğlum Malesef dün gece gıda zehirlenmesi teşhisi ile hastaneye kaldırıdık. Tahliller iğneler, serumlar derken, sabahın 6 sında eve geldik. Biz anne ve baba olarak daha iyiyiz ama hala tam olarak kafayı toplamış değiliz.

Anlayacağınız Nisan 1 bize de şaka yaptı. Ama bu defa güldürmedi. Allah korudu bizi valla. Sizi üzmek istemezdim ama oldu bir kere. Ama üzülmeyin daha iyi olacağız bir kaç güne.

Biliyorsunuz Her hafta Cuma günü yaptığımız Sanal röportajımız sağlık sorunlarım nedeniyle ve konuğumun yoğunluğu nedeniyle yetişmedi. O yüzden Sanal röportajımızı önümüzde ki cuma gününe erteledik. Şimdiden anlayışla karşıladığınız için teşekkür ederim.

Efenim işte böyle. Ben değil ama umarım siz güzel bir 1 Nisan geçirmişsinizdir. 1 Nisan her nekadar sinir bozucu bir gün olsada umarım sizin için eğlenceli geçmiştir.
Yeni ayın Hepimize önce sağlık, sonra huzur ve mutluluk getimesini diliyorum. Mucizelerele dolu süprizlerle dolu güzel bir Nisan ayı geçirmeniz dileğimle.
Sevgi ve sağlıcakla kalın.