her yere izler bırakan Baktığı her göz'de hayâl olan. Kalemi kanatlarıyla tutan,Çırpınışını yazılara yansıtan bir Siyah kelebeğim.Hepinizi beklerim.Hoşgeldiniz Efendim.!



29.09.2010

Siyah kelebek'ten bir ilk daha


**********************************************************
Evet sevgili arkadaşlar. Blog Ropörtajarından sonra yeniden bir ilk ile karşınızdayım :)  Bana bu ilk'i gerçekleştirmem de imkan sağlayan sevgili arkadaşıma çok teşekkür ederim. Kendisi ile Güzel bir ekip çalışmasına yeni bir projeye başladık kiminle mi?

Yüz yazar projesi
Blog Klübü
Blog albümü


Kurucusu  olan İlkyaz ile.
Sevgili ilkyaz Blog alemine, Blog dünyasına gönül vermiş, İyi işlere imza atmak  isteyen çok azimli bir arkadaşım. Yukarıda sıraladığım Bloglarıyla tüm blog yazarlarına kapılarını açıyor. Saydığım bloglarının yanında yeni ve önemli bir blog'u sizlere açmaya hazırlanıyor. Yeni Blog tamamen sizi yani izleyiciyi kapsıyor.


İlkyaz'ın yeni blogu'nun adı ÇARŞI . Çarşı tamemen izleyiciye fırsat sağlayan bir blog. Çarşı'yı şöyle bir kısaca tanıtırsak;


Çarşı Farklı konseptleri bir arada toplayan Blogları gerek görsel gerek sesli tanıtma imkanı sağlayan. Önemli bir blog olamaya adaydır. Çarşı demek emek demek, Bloglarınızda paylaştığınız ürünlerinizi, burada tanıtabilecek ve satışa sunabileceksiniz. Çarşı İzleyicisine değer veren ve ONU INCELEMEYE ALAN, TANITAN PAYLASIMLARINI BLOG ALEMINE DUYURAN BIR BLOG dur.
YANI KISACA IZLEYIN VE FARKI GÖRÜN


Burada yapmanız gereken tek şey Çarşımızı izlemeye almak. Gerisi bizim işimiz.

Bloglarınızı görsel ve sesli kayıt sistemiyle tanıtacak, Blogunuzun daha fazla kitleye ulaşımını sağlayacağız. Çarşı'da tanıtılan blogunuzu ayrıca Blog albümünde de paylaşacağız.
************************************************************
Bu okuduğunuz metni naçizane kendim yazdım ve seslendirdim. Görsellerini ekledikten sonra kısa tanıtım videosu olarak  ÇARŞI blogumuza ekledik. İlk tanıtım videomuzu ÇARŞI bloğu için hazırladık. İlerleyen günlerde,  İzleyicilerimizin bloglarını da sesli ve görselli bir video kaydı ile tanıtmaya başlayacağız. Siz de blogunuzun benim tarafımdan sesli olarak tanıtılmasını ister misiniz?

O zaman hiç durmayın Çarşı'yı izlemeye alın. hem Blogları, video formatında tanıma imkanı bulun, hem de  blogunuzu  video ve sesli olarak tanıtma imkanı bulun.

Dilerseniz tanıtım metninizi hazırlayın biz seslendirelim. Dilerseniz bu işi bize bırakın.
Blogunuzun nasıl tanıtılmasını istersiniz?
Blogunuzu hangi sözlerle ifade edersiniz. Bize mail yoluyla ulaşın metinizi yollalayın, biz blogunuzu en güzel şekilde tanıtalım.

Bunun yanında, Satışa sunmak istediğiniz ürünlerinizi'de Blog albümün de paylaşalım. 
Blog dünyasına bir ilk.
Bu heyecanımıza ortak olmak istiyorsanız, ÇARŞI  çok yakınınız da.

ÇARŞI'nın Tanıtım videosu izlemek için, ve ÇARŞI'yı izlemeye almak için haydi bir TIK



25.09.2010

SANAL ROPÖRTAJ. ( DELFİNA)

Sanal Ropörtaj'dan hepinize merhaba. Uzun bir ara oldu biliyorum ama artık yavaş yavaş Ropörtajlarımıza devam edeceğiz. Bu gün yine önemli bir konuğum var. Birmilyonkalem sitemizin İŞARET DİL'İ ÖĞRENİYORUZ adlı kampanyasına özel hazırladığım bu Röportajın konuğu. İşitme kaybı olan bir blogger olacak Bu konuğum http://isitmekaybi.blogspot.com/ 'un sahibi ve yazarı sevgili Delfina.



SYK:Sevgili Delfina Davetimi kırmadığın için ve konuğum olmayı kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Sayfamda ki en önemli sohbetlerden olacak bu Ropörtajmız. Hoşgeldin diyorum.

D.F: Asıl ben teşekkür ediyorum.İşitme kayıplı birini kale almak,onu anlamaya çalışmak herkesin yapabileceği bir şey değil.Hoşbulduk Sevgili SYK.

SYK: Estafurullah o nasıl söz. Hepimiz insanız ve ileride bizlerde önemli kayıplar yaşabiliriz.
Sevgili delfina Birmilyonkalem'in değerli editörü Şebnem Soysal'ın tavsiyesi üzerine seni takip etmeye başladım. Birmiyonkalem Sitemizin yeni başlattığı kampanya ile ilgili özel bir sohbet yapmak istedim seninle. İŞARET DİL'İ ÖĞRENİYORUZ adlı kampanyamız da işitme kayıplı arkadaşlarımızla daha kolay ve rahat iletişime geçebilmeyi amaçlayan bir kampanya bu. Ama İşitme kaybı hakkında da öğrenmemiz gereken bir takım şeyleri senden öğrenmek istedik.
Öncelikle şunu sorarak başlamak isterim. Ne zaman dan beri işitme kaybı yaşıyorsun? Doğuştan bir hasar mı bu?

D.F: Bir gün annem çamaşır asmak için dışarı çıkmış ve kapı kapanmış.Annem dönünce zile basıyor,basıyor ben açmıyor.Dışardan beni gördüğü için niye açmıyor diye epey tereddüt ediyor annem.O sırada ben duvar kağıtlarını yolmakla meşgulüm Kendisi de hemşire olduğu için işitme kaybı mı var acaba diye kaptığı gibi doktora götürüyor o gün.Doktor tüm testleri yapıyor ve hiçbir şey çıkmıyor,o zaman 3 yaşındaydım.6 yaşında iyice belirginleşti ve belgelendi

SYK: Anlıyorum Geçmiş geçmiş olsun diliyorum.
Sevgili Delfina,bize işitme kayıplı olmanın zor yanlarından bahseder misin biraz?

D.F: İşte bu madde beni en çok zorlayacak kısmı Sevgili İpek.Ne küçükken,ne de şimdi kaybım konusunda zorlanmadım..Evet işitme kaybım ileri değil,çok ileri derece ama kolaylıklarından ve avantajlarından ötürü her gün şükrettiğim bir durum bu benim için.Hayata bu şekilde bakmamı sağlayan annem ve babam sayesinde hiçbir zorluk yaşamadım.



S.Y.K: Sen şanslı olanlardansızn sanırım Senin adına gerçekten çok sevindim.
Peki,işitme cihazı kullanıyor musun?

D.F: Evet,sol kulağım sağa göre daha iyi duyduğu için cihaz seçimimi hep sol yandan kullandım Her seferinde KBB doktorları çift cihaz kullanmadığım için kızsalarda ,gereksiz gürültüyü 2’ye katlamayı gerekli bulmadım hiçbir zaman

S.Y.K: İşitme cihazı kullanma dan önce ki hayatın nasıldı. İşitme cihazının fayda ve zararları nelerdir.?

D.F: İlkokul 5.sınıfta kullanmaya başladım.İlk haftalar alışma sürecinde birden sesler geliyor diye sevinemiyor insan.Çünkü farklı bir boyut oluyor,ilk kez gözlük takınca yaşananlar gibi bir süreç oluyor.Alışınca da sabah yüz yıkanmadan önce cihazı arar eller
Faydaları;bireyin yaşam kalitesini artırması başlı başına bir mucize.Çünkü kulağımıza gelen “biiip” sesi ile duymaya başlıyoruz.Her türlü sesi duyarak güne başlamak,mutluluk kaynağı.Hayatımızı aydınlatan bu cihazların hiçbir zararını görmedim şimdiye dek.

S.Y.K: Gerçekten bu çok sevindirci.
İşitme kayıplı olan bir kişi konuşmada da zorluk çekiyor mu?

D.F: Kaybım,sesleri tanıdıktan , konuşmaya başladıktan sonra 3 yaşlarımdayken ortaya çıktı.Ailemin desteği,kitap kurdu olarak geçirdiğim çocukluk yıllarımın etkisi ile konuşmada zorluk çekmedim.Ama işitme kayıplı olup konuşamayan,konuşurken zorlanan birçok arkadaşımı tanıyorum..

S.Y.K: Her işitme kayıplı işitme cihazı kullanarak duyma sağlayabilir mi? işitme cihazları hakkında bize bildiklerini anlatabilir misin?

D.F: Şimdi her şey o kadar olağanüstü ki,duyması imkansız kişilere bile sürprizleri var bu ilerleyen teknolojinin.Koklear Implant sayesinde tamamen sağır olanlar sesleri duyabiliyor.İşitme cihazları da her işitme kaybına göre çeşit çeşit.

S.Y.K: Gerçekten çok ilginç Rahmetli Anneannem de İşitme konuşma kayıplıydı. Keşke yıllar önce böyle bir imkanı bize anne anneme sunabilmiş olsaydık. Bu gerçekten bir mucize olsa gerek.
Neyse devam edelim. işitme kayıplı bir çocuk öğrenim hayatını nasıl idâme ettiriyor? Özel okul yada kurslar var mı? Sen işitme kayıplılar ile ilgili bir kurs ve bir eğitim aldın mı.?
İşitme kayıplı bir kişi' nin özel bir eğitim alması gerekiyor mu?

D.F: işitmesi ve konuşması çok ileri derece olmayan her kayıplı normal okullarda eğitim alabilir.Çocuğun kendisini rahat ve normal hissetmesini sağlayacak en önemli kişi olan öğretmene çok iş düşüyor.Eğer ilköğretimde çocuk bu şansa erişirse,özgüveni yüksek oluyor ve sonraki okullarda başarısı katlanıyor.Ben herhangi bir eğitim almadım.
Konuşmakta zorlanan ya da sesleri tanımayan bazı işitme kayıplılar konuşma terapisine gidebilirler.

S.Y.K: Devlet yada özel kurumlar, işitme cihazlarıyla ilgili destek sağlıyorlar mı?

D.F: Evet, cihaz bedellerinin büyük kısmını karşılıyorlar.

S.Y.K : Bu çok güzel bir haber.
Sağır ve dilsiz olmak isitme kaybıyla aynı mı? arada ki farklar nelerdir. Yani duyamamak konuşmayı engelleyen bir durum mu?

D.F: Sağır ve dilsiz biri ses dünyasını tanımadığı ve konuşamadığı için,işitme kayıplılardan ayrı bir dünyada yaşar.Onların çoğu sesleri hiç bilmediklerinden konuşamazlar.Ama şimdiki eğitimler sayesinde tamamen sağır olanlar da konuşmayı öğreniyorlar.

S.Y.K: Sevgili delfina Sen işitme cihazıyla duyma sağlayan birisin. Ama yinede işaret dili biliyor musun? İsaret dili kullanma gereği duyduğun zamanlar oluyor mu?

D.F: İşaret dili,öğrenmeyi en çok istediğim bir dil.Bu dil ile iletişimi sağlayan arkadaşlarımla bir araya Geldiğimde onları daha iyi anlamayı isterdim.

S.Y.K: Her bireyin yeni bir dil öğrenme hakkı var ise işaret dili bilmesinin de zorunlu hale gelmesi düşüncesindeyim. Yani M.E.B 'nın işaret dili konusunda muhakkak önemli adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. İşaret dili öğrenme konusunda düşüncelerin nelerdir? Veya bir tavsiyen var mı?

D.F: Birçok bilim adamı ve eğitmenler,işaret dilinin yaygın olarak kullanılması taraftarı değiller.Çünkü işaret dilini bilmek,duymayı ve konuşmayı bitiriyor.Kulak ve dilin pasif kalması,bireyi toplumdan ayırıyor.İşaret dilini öğrenmek yerine,dudak okuma,sesleri tanıma ve konuşma eğitimi üzerine yoğunlaşmalı. Usta Perküsyonist, Evelyn Glennie tamamen sağır ama akıcı konuşması ile görenleri büyülüyor.Kuvvetli bir dudak okuma yeteneği var.İşitme kayıplı arkadaşlarım onu ilham alsınlar,pes etmesinler eğitim almaktan.

S.Y.K: İşte bu verdiğin bilgi çok önemliydi. Bilim adamları'nın İşaret diline karşı oldukları çok önemli bir bilgi. Teeşekkürler.
Sevgili Delfina bu arada bloğun çok hoş. çok canlı ve sıcak. Blog paylaşımların dan biraz baheseder misin?

D.F: Çok teşekkürler Sevgili İpek.İkizler burcumun verdiği bir özellik olan “merak” sayesinde her konuda bir şeyler öğrenmeyi,paylaşmayı seviyorum.Ve paylaştıkça güzel insanlar,dostluklar buluyor beni.İyi ki bu blog var çünkü kendim gibilere kolaylıkla ulaşıyorum

S.Y.K: İyiki bloglarımız var. Hayata sıkı sıkı sarılmış bir insansın pozitif ve neşelisin. bunu neye boçlusun?

D.F: Ailem,ailem ve ailem. Onların beni yetiştiriş tarzı,hayata hem sımsıkı sarılmamı sağladı hem de bugünlere mutlu ve başarılı olarak gelmemi sağladı…

S.Y.K: İşitme kayıplı olan dostlarımıza arkadaşlarımıza bir mesajın olacak mı?

D.F: Hiçbir işitme kayıplı arkadaşım, böyle bir zamanda kabuğuna çekilmek zorunda değil.Araştırsınlar,öğrensinler sınırsız seçenek var onlar için.Düşler Akademisi’nin atölyelerinden faydalansınlar,farklı ortamlara girsinler ve öğrenmeye hep açık olsunlar.Çünkü hiçbir şey imkansız değildir ve tüm güzellikler,kolaylıklar bizler içindir.Bana her zaman blogumdaki iletişim bölümünden ulaşabilirler,onlarla tanışmaktan,ortak noktalar bulmaktan ve yardımcı olmaktan onur duyarım…
Bir de, girdikleri ortamda,yeni tanıştıkları ilk insanların yanında “işitemiyorum,işitme kayıplıyım” desinler,çekinmesinler.Bunu söylediklerinde karşı taraf hemen yardımcı olmaya çalışıyor,anlayışlı oluyor.Bir kere söyleyip kolaylıklarını görünce gerisi gelecektir.
Kendilerini işitme engelli değil işitme kayıplı olarak tanıtsınlar.Çünkü durumumuz hiçbir şeye engel değil,kaybımıza rağmen işitebilir,öğrenebilir ve hayatı doyasıya yaşamaya devam edebiliriz….

S.Y.K:Çok önemli mesajlar verdin sevgili Delfina.
Peki sohbetimizi nasıl buldun?

D.F:Soruların hepsi çok zekice ve güzeldi.İşitme kayıplı olmayan birinin böyle içten sorular sorabilmesi takdir edilecek bir şey.O yüzden çok teşekkür ediyorum.Tüm güzellikler sizlerle olsun….

S.Y.K: Bu güzel düşüncen için çok teşekkür ederim :)Sevgili delfina, bu hoş ve değerli sohbetin sonuna geldik. sana sonsuz teşekkür ederim. Birmilyonkalem ailesi olarak ve ben şahsım Siyah kelebek olarak sana sevdiklerinle uzun sağlıklı ve mutlu bir ömür dilerim. Tekrar tekrar bu değerli bilgilerin ve hoş sohbetin için çok teşekkürler.
Her daim sevgiyle kal.

23.09.2010

TOPHANE VAKKASI.

Efendim ben Tophane semtinde doğdum büyüdüm. Ve bununla da her zaman  gurur duydum.

Bizim Tophane'de zaman zaman bu tür kavgalar oluyordu. Hiç unutmam çok seneler evvel Erbakan döneminde bir grup sakkalı cübbeli tabir edilen bir grup mahallede mini etekle gezdi diye bir kızcağızı tekme tokat dövmüşlerdi. Son Tophane vakkasın da adı geçen Sanat Galerisi tam Annemlerini evinin 30 m. aşşağısında yer alıyor. Evlerin marketlerin, çocukların, bakkaların ev hanımlarının kısacası AİLE'lerin bulunduğu bir mahalle efendim bildiğimiz bir mahalle.!
Burada Annemler, yani benim ailem ve mahalle sakinleri oturuyor.
Ben Annemin evine gittiğim zaman bu Sanat Galerisi'nin tam önünden geçiyorum. İçeride olan biteni görüyorum yani. Bakın bunu altını çizerek söylüyorum kapının önü bira şişeleriyle dolu.!
 Mekanın önünde ki arabaların geçtiği cadde ye votka şişesi atılmıştı. Hatta eşimle çok kınamıştık bu durumu.

Aynı güzargahta, Boğazkesen caddesi'nde bahsedilen galerinin yine 50 m. kadar ilerisinde bir yurt var. Yine kaldırım kenarında yerlere oturmuş, bir elinde bira, bir elinde kitap düzgün giyimli entel yabancı uyruklu bir genç kız. Biz şaştık kaldık bu olaya. Canım Tophane, Canım Boğazkesen ne hale gelmiş. Her mahalle'nin kendine göre bir ahlâkı, bir kuralı vardır. Biz annemlere gidip kadığımız da sabaha kadar müzik sesinden uyuyamayız. Artık oralar tamamen kendi tabirimle sosyeteleşti.

Tophane'den tutun Boğazkesen caddesine, oradan Galatasaray'a Beyoğlu'na, Taksim'e kadar heryer yabancıların şuan. Bizim bir akrabamızın oturduğu tarihi bina Otel haline gelmiş. Barlar Cafeler, İçkili mekanlar artık mahallelerin içine taşınmış. O'da yetmemiş Evlerin, bakalların, okulların yanlarına yer edinmeye başlamışlar.


Tophane Semti Tarihi bir Semtdir. Yapısı itibariyle dar sokak ve caddelerden oluşur. Yüzyıllardır bir çok Din'i, farklı etnik kültürü, Ermenisi, Yahudisi, Kürdü, hep bir arada yaşatmış ve hala yaşayan bir tarihi semtdir. Tophane'nin bir çok mahallesinde çocukluğum geçti. Şimdi o güzelim mahalle ve sokakları ölüme mahkum ediyorlar. Sanat galerileri, Eğlence mekanları, entel dantel ne varsa Malesef Tophanemizin Tariihi değerini öldürmektedir. Bu güzelim tarih kokan semt kaderine bırakılmıştır, Yeni yerleşimciler,tüm Tophane yerli sakinlerine ap açık alenen gidin buradan demekteler.


Son yaşanan olay üzücü asla tavfip etmiyorum. Ama Koskaca Tophane'nin Boğazkesen'in bu kadar ayaklar altına alınmasına, sokaklara içki şişesi atılmasına, taşkınlılara karşıyım. Buna da keskin bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu insanlar defalarca uyarıldılar. Ama inadına daha fazlasını yaptılar.
Sanat dediler, Sergi dediler, o güzelim Sanat galerisini yada her neyse sosyetik entel meyhaneye çevirdiler. Bu demek değildir ki, şiddeti onaylıyorum. Asla ve asla olmaması gereken büyük bir ayıptır. Birdaha olmamasını umud ediyorum.

Keşke bu yazım bir Gazete'de yayınlasa ve herkez okuyabilse. Eminim bir çok kişi bana hak ve onay verecektir. Ve gerçekleri anlayabileceklerdir.
Toplumumuz küçük Mahalle ve caddelerden oluşuyor. Biraz daha saygı, biraz daha dikkat edilmesi gerekiyor. Özgürlük diyoruz. Bir başkasını rahatsız ederek ortalığa alkol şişesi atarak olmaz bu.
Şimdi bir örnek verelim. Taksim'de Beyoğlu'nda Etiler'de, Eğlence mekanlarının olduğu bir gece klübüne siz içki içiyorsunuz diye baskın yapıldı mı şimdiye kadar. Buralar ruhsatlı mekanlardır. Adamlar gider bu rusatlı içkili eğlence mekanlarına içkisini içer eğlenir çıkar. Ama Sanat Sergisi adı altında mahalle ortasında, Ailelerin bulunduğu bir yerde içki içip sokağa atıp ''Ben sanat yapıyorum diyemessin'' Her iki tarafta hatalı. Umarım tatlıya bağlanır ve bu tür olaylar bir daha yaşanmaz.
Son söz :Valla Sanat ,Kültür yapıyorum deyip insanları rahatsız ediyorsan ben o kültürde yokum varsın bana kültürsüz desinler.

BİZ NEREDE YANLIŞ YAPTIK ?


Biz nerede yanlış yaptık?
Nerede olduğunu tam olarak çözemesem de büyük yanlışlar yaptık.
Zaman ilerleyip teknoji geliştikçe, alım gücü kolaylaştıkça, biz rahata alıştık.
Rahatımız bozulmasın, düzenimiz bozulmasın diye rüşvetçi, ödülcü, tavizci biyerler olduk.


7 yaşında okula başladığım zaman Annem ve babam okulun ilk günü yanımda olmuşlardı. Benden sonra okula başlayan kardeşlerim de öyle. İlk günden sonra birdaha beni ve diğer kardeşlerimi okula götürdüklerini hatırlamam. Bunları ben değil Annem söylüyor.


Bir kere ağladığımı ailemi üzdüğümü, okula isteksiz olduğumu hatırlamam. Diğer kardeşlerimde öyle.
Hatta Annemden duyduklarımda bu yönde. Bizi hiç üzmediniz der annem. Bir kere bile derslerden, Öğretmen'den, Okul'dan şikayet ettiğinizi duymadım der. Hiç çaktırmadan, derslerinizi yapardınız,bir kere bile öğretmenden şikayet duymadım der. O zamanlar daha zordu. Öğretmenin istediği kitabı bulabilmek için haftalarca kitapçı ve kırtasiye gezerdik. Çok pahalı olduğu için alamadığımız ,arkadaşımızın kitabını rica minnet ödünç aldığımız olurdu.
Öyle Ana sınıfı falan da yoktu hani. Okul öncesi hazırlıkmış, aileden ilgi alaka el üstüne tutulmak nerede...


Bazılarımızın Anne, babaları çalışırdı. Bazılarımız okul çıkışı annelerimizi komşu kapılarından toplardık. Akşam 8'de derslerimizi yapar çoktan uyumuş olurduk. Sabah kalkınca öyle özenli düzenli kahvaltımız bile yoktu bir çoğumuzun. Ellerimizde poğaçalarla okula tıkana tıkana giderdik :) Şimdi o günleri düşündükçe gülüyorum. Güzel ama zor günlerdi.


Şimdiye dönersek. Yani şu zamana, Ana sınıfına gitmiş çocuklar, okul öncesi eğitim almış çocuklar, ilkokul 1. sınıfta patır patır döküldüler. Kimisi ağlar, kimisinin psikolojisi bozulur Miğdesi bulanır. Annemi istiyorum diyerek feryat figan eder. Sabah okula gitmek istemez hasta numarası yapar. Özenle hazırlanmış beslenmesini yemez. Okulun bahçesinde annesini babasını ağaç eder.


Öğretmen sürekli şikayet dinlemekten derse giremez. OKUL FOBİSİYMİŞ. Okul fobisi falan değil bu çocuklar resmen bizi kullanıyor. Hemde öyle bir kullanıyorlar ki, Onlar Anne Baba bizlerde çocuk olduk. Öyle ki karşılarına geçip ağlar olduk. Onları üzmeyelim bağırmayalım, derken biz üzülür, bir ağlar olduk. Gerçekten nerede yanlış yaptık. bizim çocuklarımız neden bu kadar şımarık, sorumsuz çocuklar oldular. Annesi çalışan 3 sene Anne annesi tarafından bakılan, ana sınıfına bile gitmeyen çocuk, uslu uslu okula gidip tek gözyaşı dökmezken, bizim çocuklarımız neden bu hale geldi.


Öğretmen bize şöyle dedi; ''Çocuklarınızın hayatıyla oynuyorsunuz'' Anne'ye,Baba'ya aşırı bağımlı,Çok serbest, çok rahat, her istediği olan, hiç yalnız bırakılmayan, sürekli denetim altında olan, endişe içinde büyütülen çocuklar çok üzgünüm ki başarıısız çocuklar oluyorlar dedi. Ne çok serbest, ne çok tutucu olunmayacak, her istediği uygunsa alınacak, o istediği için değil ona uygun ve ihtiyacı varsa alınacak dedi. Ödülcü olunmayacak, bir sorumluğu yerine getirmesi için çocuğa ödül gibi rüşvetler sunulmayacak dedi.


Aslında tüm bunlarıın çocuk doğar doğmaz uygulamaya başlanması gerekiyormuş. Ama malesef çok geç kaldık. Geriye dönüşü zor bir yolda yürüyoruz. bu hatalarımız ve yanlışlarımızı nasıl düzelteceğiz bilemiyoruz. Hemen hemen tüm veliler bende dahil sıkıntı ve stres içindeyiz.
Sabır çare olur mu? zamanla bu duruma biz mi, yoksa çocuklarımız mı alışır bilemiyorum.


Ya bu gidişe bir son verip sıfırdan başlayacağız. Yada ipimizi çekmelerine göz yummaya devam edeceğiz. Yakın zaman da konuyla alakalı Önemli bir Röportaj ile karşınızda olacağım. BirMilyonKalem İnternet Sitesinin Editörü Psikolog Dr. ŞEBNEM SOYSAL' ile Çocuklarımız ve Okul Fobisi hakkında ki söyleşimizi sakın kaçırmayın.


Şimdilik benden bu kadar,
HOŞÇA VE SAĞLICAKLA KALIN.

19.09.2010

DERSİMİZ: SEVGİ


Keşke keşke dedi çocuk karşısında sinirli azarlamaya hazır duran babasına.
Keşke biraz daha az çalışsaydın da, daha çok yanımızda olsaydın baba.
Keşke keşke bizi daha çok sevseydin
.


Öyle bir geçer Zaman ki adlı diziden bir sahneydi bu. Ne yazık ki bu sahne beni hıçkırıklara boğdu.

Koltukta uzanan oğluma takıldı gözüm. Bir gün o'da bize böyle sözler söylermiydi acaba?


Bir ihtiyaç listesi yapsanız en başa ne yazardınız?
İhtiyacınız olmayan bir şey var mıdır hayatınız da?
Kişiden kişiye ve o ana bağlı olarak değişir ihtiyaçlarımız. Ama buzdolabına astığımız ihtiyaç listesinin 1. sırasına yazacağımız en önemli ihtiyaç SEVGİ olmalıdır bana göre.
Evet belki yenilir içilmez. Belki giyilmez, onunla ısınamayız. üstümüze örtüp kapanamayız. başımızı ona koyup uyuyamayız. Gözle görülmeyen Sadece en derinde hissedilen bir şeydir sevgi. Buna en çok da çocukların ihtiyacı var.


Artık yarın okullar açılıyor. Gerçi benim oğlum ve yaşıtları geçtiğimiz salı günü başladılar okula. Bir hafta alışma safhasınından geçtiler. Artık benim oğlum da diğer İlkokul 1. sınıf öğrencileri gibi okula başladı. İşte tam da burda bize düşen asıl görevlerin farkına vardık.


Bir hafta boyunca velilere de bilgiler verildi, seminerler düzenlendi. (VOP) Veli Oryantasyon Proğramı Bu proğramının içeriğinde bulunan önemli bilgileri öğretmenler bizlere, 1. sınıfa başlayan öğrenci velilerine anlattılar. Çok önemli bilgiler vardı. Özellikle Aİle ilişkileri ve Çocuk İstismarı konusu işlendi. Çocuk İstismarı konusunu Bİrmilyonkalem ekibi olarak bizlerde işlemiş ve makaleler paylaşmıştık. Bunun okullarda anlatılmaya başlanması, velilerin bilgilendirilmesi çok hoşuma gitmişti.


Özellikle eğitimin ailede başlaması gerektiğini önemle vurguladılar. Çok haklıydılar. Ama hangimiz evladımıza öğretmen olabiliyoruz ki. Yeterince sevgi verebiliyor muyuz. Yada verebildik mi?
İşte bu bilgilerle kendimizi sınamış olduk bir bakıma. Şimdi daha iyi bir Anne ,Baba ve Veli olabilmek için kolları sıvadık. Sevgi verirsen sevgi alırsın. Bu çok doğruydu.


Belkide eğitime İlk, Sevgiyi paylaşarak başlamalı.Anne, Baba olmanın dışında şimdide iyi bir veli olma çabası içerisine gireceğiz. Bu bana ve benim gibilere büyük bir sorumluluk getiriyor. Ve hatta korkutuyor, endişelendiriyor. Tecrübe kazanmak zaman alacak biliyorum. İyi Bİr anne olduğumdan bile zaman zaman şüphe duyarken, iyi bir Veli'de olmak zahmetli bir görev olacak. Ama Sevgi ve sabırla başaracağıma inanıyorum.


SEVİYORUM, SEVİLİYORUM VE BENDE BİRİKEN BU SEVGİYİ ŞİMDİ EN BAŞTAN BAŞLAYARAK ÇOCUKLARIMA YAŞATARAK ÖĞRETMEYİ ÖNEMLİ BİR GÖREV SAYIYORUM.

2010-2011 Eğitim ve Öğretim yılı hepimize hayırlı ve de uğurlu olsun.
Başarılı, mutlu, umutlu bir eğitim yılı diliyorum.
Başlayacak yeni haftamız güzel geçsin.
İyi haftalar TÜRKİYE.


13.09.2010

Şimdi skunet ve saygı zamanıdır.


Ne kadar adaletçi bir ülkeymişiz de benim haberim yokmuş. Aylardır sürekli herkez şu lanet olası referandum yüzünden birbirini kırıyor. Kimsenin kimseye demediği kalmadı. Cahil olduk, fakir fukara garip guraba olduk. Hırsız, namussuz olduk. Belden aşşağı vurmaya ne kadar meraklı bir milletiz biz hayretler içindeyim.

Hazımsız olmaya gerek yok arkadaşlar. Önümüze bir paket sunulmuş bu paket açılmış ve çoğunluk ne dediyse o olmuştur. Artık olan olmuştur. Şimdi susup olanları izleyeceğiz. Artık birkere herkez birbirine aptal muamelesi yapmayı bırakacak. Sen evet dedin yuhhhhhhhhhhhh sen hayır dedin yuhhhhhhhhhhhhh vatan haini terörist demekten vazgeçeceğiz.

Sen evet dedin. Atatürkçü değilsin şeriatçısın yakıştırmalarından vazgeçeceğiz.

Sen hayır dedin. Dinsiz imansızsın. nankörsün demekten vazgeçeceğiz.

Hepimiz bu ülkenin vatandaşıyız. görevlerimizi yaptık. Oylarımızı kullandık. Sonuç ne çıkarsa çıksın ben inanıyorum ki insanların abarttığı gibi kötü olmayacak. Ben bu sabahtan itibaren inanıyorum ki, bizi daha iyi günler bekliyor. Ben bu ülkenin bir insanıysam buna inanmak zorundayım. Yoksa yaşayamam. eğer iyi düşünmessem bu ülkeden soğurum. Bu bayraktan soğurum. Eğer inanmassam bu vatana sahip çıkamam. Daha iyi bir vatandaş olabilmek için çaba gösteremem.

Şuanda ki yönetimi çok beğenmesemde, kötünün iyisi olduğuna inanıyorum. Ve bu referandumla kendi yerlerini sağlamlaştırdıklarına da inanıyorum ama hiç kimse baki değildir. Herkez gidecek. Zaman gelecek belki bu ülkenin başına sen geleceksin. Belki senin bir yakının gelecek.

Sen inanırsan bu ülkeye hiç bir kimse zarar veremeyecek. Ne olur biraz skunet biraz saygı. Sinirlerimize hakim olma zamanıdır şimdi, skunet ve saygı zamandır.

Ben şimdi biraz susmayı deneyeceğim.

İYİ HAFTALAR TÜRKİYE, 13 EYLÜL'ÜMÜZ KUTLU OLSUN.

11.09.2010

SİHİRLİ İKİ KELİME. ????????????????????


Siz hiç dönüşü olmayan bir yola girdiniz mi?
Siz hiç sonunu göremediğiniz bir yola çıktınız mı?
Siz hiç Hayatınız da köklü bir değişiklik yaptınız mı?
Siz hiç olmayacağını bile bile olmayacak dua'ya Amin dediniz mi?
Peki siz hiç sağ gösterip sol vurdunuz mu?
Siz sabit fikirli misiniz?
Yerinizin ve konumunuz iyi olduğu halde koltuk değiştirebilecek cesarette misiniz?
Değişime açık biri misiniz?
Yönetilmeyi mi, yönetmeyi mi seçerdiniz?
Hayatınızın akışına sizmi yön verirsiniz?
Hiç kimsenin onaylamadığı bir sevgiliye, bir eşe, bir arkadaşa veyahut bir işe siz evet diyecek cesarette misiniz?
Herkezin aynı anda birlikte çıktığı bir yolculuğa, yalnız kalma pahasına 'Hayır ben gelmeyeceğim' diyecek kadar cesaretli misiniz?
**********************************************************************
İşte böyle arkadaşlar. Sorulara şöyle bir baktığımızda cevaplaması kolay sorular bunlar öyle değil mi? Her bir soruyu hiç uzatmadan açıklama yapmadan EVET yada HAYIR diyerek cevaplaya bilirsiniz.
En çok kullandığımız iki kelimedir EVET-HAYIR. İşimize en çok gelen en kolaya kaçtığımız iki kelimedirler. Sorulara baktığınız da kolay gibi görünsede içine düşüp iyice düşündüğünüz de ara ara gidip geldiğiniz, evet mi hayır mı demekte kararsız kaldığınız anlar olabilir.

Çoğu zaman EVET cevabı bana duygusal daha naif, ve olumdu düşüncelerden oluşan bir karar gibi gelse de, HAYIR cevabı daha katı, daha tutucu, dik duruşlu, sabit fikirli, yerini sağlama almış ve gelecekten emin düşünceleri olan bir cevapmış gibi gelir.

Aylarıdır tek bir soru için birbirimize düştük belkide. Herkez o iki kelimenin peşine düştü. Yarın hayatımıza belki köklü bir değişiklik yapıp dönüşü olmayan bir yola girmeye için EVET diyeceğiz.

Belkide Sağlamlaştırdığımız yerimiz ve konumunuzu hiç bozmamak için. Rahat ve güvenilir olduğuna inandığımız koltuklarımızdan kalkmaya HAYIR deyip yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Karar ne çıkarsa çıksın hepimizin ortak düşüncesi en iyisi ne ise sandıklardan onun çıkması olacaktır.

Bir çok kişi sağ gösterip sol vuracak yarın. Çünkü ben halâ insanların kararsız olduğunu düşünüyorum. Ama unutmayalım ki, en iyi karar kendi öz kararımızdır. En iyi bildiğimiz kendi bildiğimizdir,

Bildiğimizden şaşmamayı umuyorum.


Yarın akşam sandıktan çıkacak karar, hepimiz için tüm devlet ve millet için iyilik, mutluluk, güzellikler getirsin.

Hepinize mutlu pazarlar diliyorum, 12 Eylül Referandumu'nun hepimize olumlu sonuçlar getirmesini temenni ediyorum.