her yere izler bırakan Baktığı her göz'de hayâl olan. Kalemi kanatlarıyla tutan,Çırpınışını yazılara yansıtan bir Siyah kelebeğim.Hepinizi beklerim.Hoşgeldiniz Efendim.!



31.03.2010

HADİ KANDIR KENDİNİ...!


Hepimizi farkındayız Hayat zor. Ve hepimizi biliyoruz ki, zenginin malı züğürütün çenesini yorarmış.
Hepimiz kendi işlerimizde kendi mesleklerimizde başarılı olmak istiyoruz. Ve tabiki parada kazanmak istiyoruz.
Her şeye sahip olmak istiyoruz. Evimiz olsun, arabamız olsun, tatile gidelim isitiyoruz. O kadar çok isteğimiz var ki hayattan. Beklentilerimiz var. Mücadelemiz var. Ama bazen yılıyoruz bıkıyoruz. Yoruluyoruz düşünmekten. Hiç bir isteğimiz beklentimiz olmayacak sanıyoruz. Aslında sanmıyoruz, bazen olmayacağını da biliyoruz.


Her şey parayla ama hayaller bedava. Eski bir çizgi film vardı hepimizi biliriz. Polyanna. Tanımayan varmıdır bu hayal perest kızı. Ama o en doğru olanı yapıyordu. olumsuz düşünceleri olumluya çevirmek için çalışıyordu.
Biz artık Hayal bile kuramıyoruz. peşinden koşmayı bırakın, arkasından bakamıyoruz bile hayallerimizin. İsteklerimizin olması için Dua etmek yetmez ki. Bazen onun için çalışmak bile yetmez. İsteklerimizin olmaı için, istediğimiz bir şeyin, hayalini kurmalıyız aslında. Hayalde yetmez. O bizim (miş) gibi düşünmeliyiz.


Hadi biraz hareketlenelim. Hafta da bir Kendimizi kandırmaya ne dersiniz. Zenginin parası var her şeyi var ama hayalleri var mı?
Zengin parasıyla herşeyi almış. Hayalini kuracağı başka bir beklentisi kalmamış. İşte bazı zengin kişiler bu yüzden mutsuz. Adamın herşeyi var. Ama hala sinirli, hala agresif, mutsuz ve arayışta. Neden? Çünkü hayallerini kaybetmiş.
Biz kaybetmeyelim. Bırakın insanlar Kendimizi kandırdığımızı söylesin bize. Evet var mı diyeceğiniz, ben kendimi kandırıyorum hayal kuruyorum.


Benim evim var.
Nerde?
Hayalimde.
Benim arabam var
Nerde hayalimde.
Benim sevdiğimi istediğim işi yapıyorum.
Nerde?
Hayalimde...


Devamı gelir sıralaya biliriz... en çok hayatında neyim olmasını istiyorsun? Dinlediğin zaman seni mutlu eden bir müzik aç tak kulaklığını kulağına. Ve hayalinden başka hiç bir şeyi düşünme.


Olsun kendimi kandırıyorum. Ve bunu biliyorum. Ama bir anlıkta olsa doyuma ulaşıyorum. Hayallerimde herşeye sahibim ben. Bu dünyada hayal değil mi. Bu dünyada sahip olduğumuz herşeyi ölünce yine buraya bırakmayacak mıyız?
Yanımıza ne götüreceğiz ki. Hafta da bir gün; kandır kendini mutlu ol. İnsanlar yoga yapıyor. Gözlerini kapatıp anlık mutluluk satın alıyorlar hemde tonlarca para döküyorlar. Biz neden bu kandırmaca oyunuyla mutlu olmayalım. Kimseyi değil, kendimizi kandırıyoruz. İnsanın kendisini birazcık olsun kandırması, başka birini kandırmaktan daha az acı verir insana hatta acısız ağrısı, bir oyun bu. Bİr hayal kurma oyunu.


Ben hayalini kurdum bakın şimdi buradayım. En çok sevdiğim işi burada sizlerle paylaşıyorum. İstekler hayal kurarak onu bizim (miş) gibi düşünerek gerçekleşir. Hayalleriniz bol olsun. Bu hayal oyunu, Kendimizi kandırma oyunu da olsa Güzel.:)
Yazan: Siyah Kelebek

29.03.2010

BİR ÇİNGENE KIZI // YENİ BLOG TANITIM

Image and video hosting by TinyPic

Image and video hosting by TinyPic



Dün ki makalemde paylaşmıştım sizlere. Yeni açtığım blogumu sizlere tanıtacaktım.
Ve işte o gün bugün. Biliyorsunuz ben düz yazılarımın yanında şiirde yazabiliyorum. Ve uzun zamandır çok fazla şiir ekleyemedim bloguma. Yeni bloğum tamamen şiir üzerine olacak. Siyah Kelebek blogum daha çok kişisel ve düz yazı şeklinde devam edecek aynı zamanda Röportajlarım da devam edecek. Yeni blogumda tamamen şiir ağırlıklı olacak. Şiirlerimin, yazılarımın arasında kaybomasını istemiyorum. Onlar benim için çok özel. Yeni doğan bebeklerim gibi onlar. Şiirerimi hiç bir yazımın önüne yada arkasına koyamıyorum. O yüzden bu blogu açtım. Umarım beğenirsiniz.
Bu blog Siyah Kelebeğin kanatlarından inmiş Bir Çinge kızı'nın Çadırıdır aslında. Bu çadırda şiirlerimi yazıp etrafa saçacağım.
Kendi iç dünyamı, Bir çingene kızın ellerinden şiir olarak okuyacaksınız. Kırmızı güllerin arasında, darbukaların kemanların, teflerin tam ortasında hüznü yaşayacaksınız. Hadi hepinizi Çingene kızın çadırına bekliyorum.

28.03.2010

SİYAH KELEBEK MUTLU


Şu blog dünyasına gireli tam 1 yıl oldu. 2 yada 3 yıl değil. 1 yıl yani 12 ay.
Geçen sene Mart ayında açtım bu blogu. Sudan çıkmış bir balık gibiydim. Nasıl bişey ki, dedim şu blog.
İnsanlar yazıyorda yazıyor. Nasıl buluyorlar bu kadar çok konuyu diyordum kendi kendime.


İnanın çok mücadele verdim. İlk başlarda hep okudum. Mart ayında açmama rağmen blogu yazmadım. Sadece okudum ve yorumlarda bulundum. Biliyordum ki önce okumak bilgi almak lazım. Yazmaya Mayıs gibi başladım. Ve şunuda öğrendim ki, insan yazmayı yazarak öğreniyor. Yazdım paylaştım. Küçüktüm yavaş, yavaş büyümeye başladım. Ben daha yürümeden şu blog aleminde koşmayı öğrendim. Koştum dediysem kimseyle yarışa girmedim. 100. İzleyicime hediye vermedim. İzleyici kazanmak ve okunmak önemliydi ama ben sadece yazılarımla bir şeyleri kazanmak istedim.
Bakın 1 yıl içinde neler yazmışım.


makale (119) Şiir (34) anı (14) MİM (10) hikaye (10) GEZİ (9) Röpörtaj (8) buluşma (7) ÖDÜL (3) alıntı (1)


Şu ana kadar 163 izleyicim olmuş. Aralarında gidenlerde oldu. olsun canları sağ olsun. Blogdan ayrılanlar önemli mi? Evet önemli Keşke izleyiciler arasından gidenlerin neden gittiklerini bilebilseydim. Hatalarımı keşke bana söyleselerdi. ''Ben gidiyorum çünkü Şu yüzden'' deselserdi. Ama gidenlerin yeri boş kalmadı birileri mutlaka geldi.


1 yıl içinde çok güzel dostlarım oldu. Ağabayelerim, kardeşim dediğim, dostumsun dediğim kişiler girdi blog hayatıma. Yazılarımla alakalı çok az eleştri aldım şu zamana kadar. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi bilemem.


Bir çok blogu izliyorum bende ama okumadan asla geçmem dediklerim var. Okuduğum, benim için özel bloğlara yorum yazmadan geçemem. Okuduğum bloglarda yazmayı öğrendim. Gülmeyi, ağlamayı, paylaşmayı öğrendim. Yaşım 33 olabilir ben bir anne olabilirim. Ama bazı unuttuğum duyguları yada hayatımda hiç yaşamadığım duyguları burda yaşadım.


Blog ödülleri aldım. Belkide blog dünyasında bir ilk'i yarattım ve Röportaj projesine imza attım. Çok güzel bir blog toplantısına katıldım. Şiirler yazdım. Birmilyonkalem sitesinde önce yazar sonrada Editör olmaya layık görüldüm. Güzel günlerimi, acı günlerimi paylaştım. Kimseye sataşmadım, çamur atmadım. Asla adsız yorumcu olmadım mesela. Sen bunu neden yazdın diye kimseyi yermedim. Ve inanıyorum ki şu blog dünyasında artık bende bir isim oldum. Hem de 1 yıl içinde.


Bunu ben demiyorum. Kendini beğenmiş bir blog yazarı olduğumu sanmayın sakın. Bu duyguyu bana hissettirenler var çünkü. Blog camiasında bir isim olduğumu bana hissettiren dostlarım var. Bunların arasında Haykırış bey de var. Öyle güzel öyle anlamlı bir proje hazırladı ve sundu ki blog dünyasında o da bir ilk'e imza attı.
İnternet ve Bilgisayar ortamında büyük emek vererek hazırladığı BLOGDAN SEÇMELER adlı bir kitapçığı bizlere tüm blog camiasına sundu. Bu kitapçıkta, 30 da fazla blog yazarının birer yazısına yer vermiş Haykırış bey.


Bu kitapçıkta benimde bir yazım var. Bu beni çok mutlu etti. Böyle güzel ve emek verilmiş bir kitapçıkta yer almak ancak bana gurur verir... mutluluk verir. Haykırış bey'e çok teşekkür ederim. Bana da bu kitapçıkta yer verdiği için ve beni de layık bulduğu için kendisine minnet dolu teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle güzel mutlulukları, gurur dolu anları Allah herkese nasip etsin.

Bu kitapçığa mutlaka bir göz atın. Blog dünyasında önemli ve güzel yazılara imza atmış, belkide ilerde gerçek bir yazar olabilecek blogcuların yazılarını bu kitapçıkta okuyacaksınız. Haykırış bey blog tarihinde belkide bir ilk'e imza attı. Kendisini tebrik ediyorum. Ve bir kez daha çok teşekkür ediyorum.
Bu yazıyla da blogumun 1. yıl kutlamasını da yapmış oldum aradan çıkardım :)
Blogumun birinci yılı demişken, Yeni blogumun da haberini vermek isterim. Siyah Kelebek blogumun yanı sıra 2. blogumda yolda. Kısa bir zaman sonra tanıtımını burada yapacağım.
Şimdilik benden bu kadar.
Bir pazar günü de böylece bitti. Yeni hafta bizi bekliyor Hepinize sağlıklı, mutlu, bol kazançlı mucizelerle dolu yeni bir hafta dilerim.
habi bay bay :)


26.03.2010

SANAL RÖPORTAJ DA 7. KONUĞUM SİZLERLE.

Bir Sanal Röportaj dan bu haftada hepinize merhabalar. Değerli blog yazarları ile söyleşilerimize devam ediyoruz. Benim açımdan herşey yolunda gidiyor. Röpotajlarımı katılımcılar sayesinde zamanında yayınlamanın mutluluğunu yaşıyorum.
Bu hafta değerli bir Öğretmeni ve değerli bir büyüğü burada ağırlamaktan onur duyacağım. ''Hayata dair'' bloguyla Sayın Ramazan Işık Beyefendi bizlerle.



SYK Değerli Öğretmenim ve değerli büyüğüm öncelikle hoşgeldiniz. Şeref verdiniz. Davetimi kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Öncelikle nasılsınız?

R.I:Blog Dünyasının, “Kanat sesleri ile biryerlerden bizlere seslenen”i,Sevgili Siyah Kelebek,hoş bulduk.O şeref bendenize ait.
Sizin gibi bir insanın, nazik davetini, Kabul etmemek mümkün mü.
Nasılsınız sorusuna, genellikle iyiyim demek adettendir.Ama ben bunu gerçekten gönülden söylüyorum.İyiyim,teşekkür ederim.


SYK: Sohbete başlamadan önce güzel bir motivasyıon oldu bu güzel cümleler Çok teşekkür ederim İyi olmanıza ayrıca çok sevindim Her daim iyi olunuz İnşallah.
Sohbetimize başlarken. Bize, okuyuculara, sizi daha yakından tanımak isteyenlere biraz kendinizden bahseder misiniz?


R.I:Bana,”kendinizden bahsedermisiniz”,derseniz, yandınız.Zira anlatacaklarım ömrüme de sığmaz.Ama kısaca özetlemeye çalışayım.
Aslında kendimi “Benim Darbelerim”adındaki yazımda, çok kısaca özetlemeye çalıştım.Eğer uygunsa,bu yazının buradan adresini de vermek isterim. http://rmazan.blogspot.com/2009_07_01_archive.html
Kış aylarını geçirmek ve ekmek parası kazanmak üzere,Çukurova’da bir köye çalışmaya gitmiş bir ailenin,huğ(sazdan,samandan ev) da dünyaya gelmiş bir üyesiyim.Ramazan ayında doğduğum için,babam adımı Ramazan koymuş,ama yirmibeş gün beraber yaşayabilmişiz.Bayramın ikinci günü, daha on dokuz yaşında vefaat etmiş.
Böyle başlayan bir hayattan,bugün geride,mücadelelerle geçmiş,inişli-çıkışlı, orta yaşın üstüne geçmiş bir ömür,otuz yıllık eğitimcilik,emeklilik,emekli öğretmen bir eş,iki oğlan evladı,dünya tatlısı,güzeller güzeli bir gelin,veeee “hayatın anlamı”nı O’nun sayesinde yeniden keşfettiğim,şimdi ana sınıfı öğrencisi olan bir torun.
Sevginin,varlığın temeli olduğuna inanıyorum.
İnsanları seviyorum.Tüm canlıları seviyorum.En zor anlarımda bile,kimseye karşı en ufak bir kin gütmedim.Hayatta en sevmediğim şey riyadır.
Hobilerim;sanatın her alanını ilgi ile izlerim.Sanat adına yapılmış,yazılmış,üretilmiş her şey değerlidir benim için.Kendimce alacağımı alırım.Beğenip beğenmemek diye birşey yoktur.
Ağaç dikmek,fidan üretmek diğer hobilerim arasındadır.Onların büyümesi,üretmesi doyumsuz mutluluk veriyor bana.
Fobim,yok gibi birşeydir.Var ise de,şu anda hatırlamıyorum.
Çocuklar tutkumdur,o sebeple otuz yıl,mesleğimi severek yaptım.
Şimdilik bu kadar yeter sanırım.

SYK: Kendinizi Çok güzel tanıttınız. Sizi tanımak beni bir kez daha mutlu etti.
Ramazan Işık/Hayat'a Dair Blogunuzu elimden gelidiğinice takip ediyorum. Bize biraz da blogunuzu tanıtır mısınız?


R.I:Aslında blog baştan kendini tanımlıyor.”Hayat bir karalama defteri gibidir,biz de biraz karalayıp gideceğiz.Bloga, “benim blogum”, demek yanlış olur diye düşünüyorum.Zira herkesten bir parça var orda.

SYK: Blog yazmaya ilk ne zaman başladınız? Blog yazmak sizin için ne ifade ediyor.?

R.I:Bendeniz, eskiden beri yazı yazmayı seven bir kişiyim.Yazılarımı,bilgisayarların olmadığı zamanlarda dosyalarda biriktiriyordum.Bilgisayarlar çıktıktan sonra,bilgisayarlarda yazmaya başladım,dosyalara.Bloglar çıktıktan sonar da, bloglarda yazmaya ve eski yazıları da paylaşmaya başladım.

SYK: Blog yazmanın ve paylaşmanın size ne gibi getirisi oldu? Blog yazdığınız ilk günü ve şimdiyi düşündüğünüzde kendinizde gördüğünüz önemli değişiklikler var mı?

R.I:Yaşanmışlıklar bizimle gitmemeli.Nasıl ki biz,dün yaşananları merak ediyorsak,bizden sonrakiler de,bugün yaşananları merak edecekler.Onların bu meraklarını gidermek adına girdim bu blog işine J. Bloglarda yazmak güzel bir aktivite.
Blog paylaşımlarının bana kazandırdıklarına gelince;eğitimin, yaşamın her evresinde gerekli olduğunu düşünen birisi olarak,sürekli birşeyler öğrendiğime inanıyorum.Bedenen,ekonomik olarak,kafa olarak,ulaşamayacağım dünyaları,evimde,odamda,çalışma masamın üstünde izliyorum.Bundan güzel ne olabilir.
Bir sürü dost edindim ayrıca.Bu kazanımı ise hiçbirşeyle ölçemem.


SYK: Gerçekten çok doğru bir tespit .Gerçek hayatta ulaşamadığımızı dünyalara kendi evimizde masa başında ulaşıyoruz. Gerçekten de müthiş güzel bir olanak bizler için. Blogunuzda bazen anılarınızı, bazen eğitsel yazılarınızı, bazen şiirlerinizi okuyoruz. Yazmak isteyipte yazamadığınız üzerinde çalıştığınız, bir yazı tarzı var mı?

R.I:Blogu kurarken bu konuyu düşündüm.Mevcut yazılardan hangisine dönük bir kurgulama olsun diye.Gördüm ki, başlık sayısı çok.Birkaç blog açsam,onun da takibi,düzenlemesi zor.Onun için ben de genel bir blog içinde çeşitlemeler yapıyorum.Tek düzelikten sıkılırım zaten.Hayatım da böyle geçti.Birkaç işi, aynı anda yapmak,hiç birini de aksatmadan bitirmek isterim.
Yazmak istediğim farklı şeyler var,ama bunlardan bazıları sayıca daha küçük çevrelere sesleniyor ve kapsam olarak daha dar olabilir.Onun için, blogda daha genele hitap ettiğini düşündüklerime yer veriyorum.


SYK: Görsel ve basılı yayında, Takip ettiğiniz ve beğendiğiniz bir yazar var mı? bizimle paylaşırmısınız?

R.I:Görsel ve yazılı basını, günlük olarak takip etmeye çalışıyorum.Öteden beri, severek takip ettiğim yazarlar olmuştur.Bunlar,zaman içinde değişiklik te göstermiştir.Bu bakımdan,gerçekten “bir veya birkaç yazara angaje değilim”, desem meramımı anlatmış olurmuyum bilmem.

SYK: Anlıyorum.
Siz en çok hangi tarz blogları takip ediyorsunuz?


R.I: Bloglar konusunda belli bir tarzım yok desem yeri.Eğitimci olarak,eğitim blogları önceliğim,bunların yanında,sanat,edebiyat,şiir ile ilgili blogları takip ediyorum.Ama örneğin, arıcılık çok merak ettiğim bir dünyadır.Ebru sanatı,tiyatro,müzik(özellikle otantik halk müziği)takip ettiğim bloglardır.Ayrımım yoktur.Seyahat örneğin,fotoğraf,ne bileyim,çok.Hangi birini sayayım ki…

SYK: Blog yazarlığı sizce bir meslek olabilir mi? Blog yazarlığında ilerleme artış hakkında neler söylemek istersiniz.? Mesela siz gerçek bir yazar olmayı ister miydiniz?


R.I:Blog yazarlığının bir meslek olacağını pek sanmıyorum.Ama bloglarda yazanlar içinden, yazarlar çıkabilir.Ama buna rağmen,geleceğin ne getireceği belli olmaz.Yeni bir gelişme,benim bu sözlerimi geçersiz kılabilir.
Gerçek yazar kimdir;
Aslında bazı şeyleri gözümüzde pek büyüttüğümüz oluyor.
Örneğin,yazdığı yazılarla,bloglarda “gerçek yazar”, sandıklarımızdan çok daha güzellerini yazanlar var.
Bu bağlamda, yazdıklarımızın “gerçek yazarlardan” pek de farklı olmadığını düşünüyorum.


SYK: Söylediklerinize tamamen katılıyorum.

Hayat,bir karalama defteri gibidir,biz de biraz karalayıp gideceğiz.Blogunuza ilk geldiğim gün bu söz çok ilgimi çekmişti. Sizin yaşam boyunca kaç Hayat defteriniz oldu. Hayat defterinize karaladığınız ama bloga aktaramadığınız hikayeleriniz var mı? eğer var ise, bunları paylaşmayı düşünür müsünüz?


R.I:Bana göre, insanın bir hayat defteri olur.İkincisi mümkün değildir.Ama bu defterin sayfalarının ne kadarını diğer insanlara açar,okutur,paylaşır,işte bu belli olmaz.Bloga aktaramadığım sayfalar, elbette vardır.Her insanın paylaşamayacakları,özelleri vardır sanıyorum.
Ama ben yeterince açık olduğumu,çok azı dışında,paylaşmayacağım pek birşey kalmadığını sanıyorum.


SYK: Blogunuza yeteri kadar vakit ayırıyor musunuz? Kendi özel hayatınızda Hobileriniz nelerdir?

R.I:Oldukça zaman ayırıyorum.Seyahat,bahçe işleri,torunumun eğitimi,ailem,
günlük spor ve yürüyüşler dışında,konferanslar,sergiler,kitapcıları gezmek,hobilerim.Elbette yaz aylarında yüzmek.

SYK: Zamanınızı dolu dolu geçirmeniz çok güzel.
Ramazan Işık'ın bundan sonra ki hayatında ,hayata geçirmeyi istediği hayalleri planları var mı? Paylaşır mısınız?


R.I:Hayallerimin, planlarımın bir kısmını gerçekleştirdim diyebilirim.Hayaller bitmez elbette,gün be gün gelişir ve yenilenir.Zaman da öyle gösteriyor.Torunumun iyi bir eğitim alıp,hayata atıldığını görmek en büyük hayalim elbette.(Hedefi uzak koyalım ki,geleceği garantiye alalım.Erken hedef koyarsak,çabuk gitmemiz gerekebilir.)

S:Y:K: Güzel bir söz Yeni bir şey daha öğrenmenin mutluluğunuz yaşıyorum.
Blogunuzun yeterli okuyucu kitlesine ulaştığına inanıyor musunuz? Bloglarımızın daha fazla okunmasını sağlamak için neler yapmalıyız? Bir fikriniz var ise paylaşmak ister misiniz?


R.I:Blogda yazmaya başladığımda,beni çok kişi okuyacak diye bir düşüncem yoktuBenden sonrakilere,birşeyler bırakmak istedim.Bildiklerim torunlarıma kalsın istedim.Sonra dostluklar gelişmeye başlayınca,bu alanın da farklı bir dünya olduğunu keşfettim.

Çok okunmak için kaygı duymamak gerektiğini düşünüyorum.Ticari bir kaygımız da olmadığına gore…
Biz üretip bloga atalım,gerisi ilgilenen dostlara,okuyuculara ve gelecek kuşaklarda,araştırmacılara kalmış…

SYK: İleride başka bir blog açsanız konusu ne olurdu. Planlarınız arasında yeni bir blog var mı?


R.I:Şimdilik başka blog açmayı düşünmüyorum.Çok sayıda blog açmış arkadaşları takip etmekte zorlanıyorum.Onun için, tek blogda kalmaktan yanayım.

SYK: Efendim Sohbetimizin sonuna yaklaşırken, Biz blog yazarlara bir mesajınız olacak mı?

R.I:Sevgi ve dostluğun her yana hakim olmasını diliyorum.Güzel ülkemin geleceğinin aydınlık olmasını istiyorum.Blog yazarlarının bu dileklerimin gerçekleşmesinde büyük pay sahibi olabileceklerini söylüyorum.Onun için,var güçleri ile çalışsınlar,üretsinler.Özellikle, politikacılara meydanı bırakmasınlar.

SYK: Son olarak söyleşimiz hakkında da bir kaç söz alabilirmiyim sizden?

R.I:Sevgili Siyah Kelebek,öyle sevimli bir adınız var ki.Kelebekler,bildiğimiz gibi yeryüzünün süsüdür.Allah onları sanki yeryüzünü süslesinler diye yaratmış gibidir.Bence siz de blog dünyasının süsüsünüz.Bu süsün dili hiç susmasın,yuvasında sevdikleri ile mutlu uçsun uçsun uçsun.Biz de onun uçuşlarını, sevgiyle izleyelim.

SYK: Ne kadar sözler bunlar.Çok teşekkür ederim. İnşallah hepimizi mutlu olalım ve bu güzlliği paylaşalım.
Efendim öncelikle konuğum olmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Değerli katılımınız beni fazlasıyla onore etti. Değerli cevaplarınızla ve değerli kişiliğinizle bloguma renk kattınız. Şeref verdiniz. Umarım size layık bir söyleşi olmuştur. Hayat boyu tüm sevdidklerinizle birlikte , sağlıklı uzun ve mutlu ömürler dilerim. Blog yaşamınızda da hep el ele gönül gönüle olmak dileğimle.
Tekrar teşekkür ederim. Saygılarımı sunarım.


R.I: Asıl ben size teşekkür ederim.



Sevgili okurlar, Gördüğünüz gibi bu günde güzel bir söyleşiye imzamızı atmış bulunmaktayız.Bizi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Gelecek hatfa Yine güzel bir söyleşiyle karşınızda olmayı diliyorum. Aranızdan saygıyla ayrılırken. Ramazan Işık'ın Güzel bir yazısı ile sizleri başbaşa bırakıyorum.
Sevgi ve sağlıcakla kalın. :)

Röportaj: Siyah Kelebek
Konuk Ramazan Işık/ Hayata Dair.

MUTLULUK.
Mutluluğu yakalamak öyle kolay değildir.Mücadele ister.Yılmadan bıkmadan mücadele.Bazen avuçlarının içinde zannedersin,ama kayıp gider.Kaygan bir zemindedir çünkü mutluluk.
Mutluluğun dikenli bir gül olduğunu düşüneceksin.Çapalayacaksın,sulayacaksın.Otlarını ayıklayıp temizleyeceksin,ama dikenlerini koparmayacaksın.Çünkü dikenleri koparılmış gül yaşayamaz.Zaman zaman eline alıp koklayacaksın.Dikenleri batacak bazen.Ama katlanacaksın.
Arayacaksın uzun uzun.Öyle hemen alıp vermezler eline mutluluğu.Çok uzun zaman alır ona ulaşmak.Aylar,ayları kovalar,yıllar yılları.Ama bir gün bir bakmışsın karşında.Bazen de karşına çıkar,farkına varamazsın.Farkına varmak için de bir çaba gerekir.Karamsarlık yok.

Ne demiş Cahit Sıtkı Tarancı

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki,
Gün eksilmesin penceremden!

Her elem ,mihnet bizim için.Pervanız olmasın.Zaten doğan güne hükmümüz geçmez.Gelen günlrin bize ne getireceği bilinmez.Halden anlayan da pek bulunmaz.Ölüm ise gerçek.Ama bu hayat var ya…,hem kısa ,hem tatlı.Bir o kadar da yaşamaya değer.Sabah kalktığında temiz bir nefes almak dünyaya değer.Eğer bir de kendine umut kapısı aralayabiliyorsan değme keyfine.Bu da sadece senin elinde,hiçbir zaman bir başkası yapamaz.
Umut kapısı aralayabilmemiz dileklerimle.

Ramazan Işık
24.04.2008
mersin

23.03.2010

ÇÜRÜK...?

Sessiz gecelerin çığlığı,
Sonra bir bakmışsın içi yalan dolu bir su bardağı.
Yoksa içi gül dolu bir kırmızı saksı mı?
Gaibten gelen seslerle dolu, ürkek

kalplı.

Ne taşıyoruz sol yanımızda?
Yürek mi?
Sen öyle san..!
İçi kan dolu nefretle hasetlikle dolu, bir çirkef kutusu.
Sol yanımızda taşıyoruz biz onu.
Beklete, beklete ne hale getirdik.
kötülüklerle süsledik.
Kimseye açmadık, hep kapalı tuttuk.
Kimse çalmasın dedik.
Kimse girmesin içeri.
Ama sol yanımıza bir düşman ektik.
Şimdi...
Sorgula bakalım kendini ne var sol yanında.
Ben sana söyleyeyim ama sakın korkma.
Sol yanında taşıdığın içi kurt dolu bir çürük...

Yazan: Siyah Kelebek

KUMPİR YEMEYE GİDİYORUZZZ :))

Son Capris toplantısına gidememenin üzüntüsünü üstümden daha atamamışken, bir süpriz ile karşılaştım. Çok sevindim. Benim üzüldüğümü gören arkadaşlarım,''şu Siyah kelebeğin üzülmesine dayanamıyoruz Hemen haber veriyoruz. yeniden bir araya geliyoruz'' dediler :) Çokta iyi ettiler. Bu buluşmanın pazar günü olmasıda ayrıca harika olmuş. Tüm blogcanlara duyurulur. Hepimiz blog kardeşiyiz. Hepimiz arkadaşız. Böyle güzel projelerde birbirimize her zaman destek olmalıyız. Canımız ciğerimiz Arkadaşımız Celebi74 'ün ( Nilgün Komar) sayfasında ki davet yazısınız aynen copy past yapıp yayınlıyorum. Hayırlı olsun, daha nice güzel dostluklara ve buluşmalar diliyorum.
Organizasoyon:
*************************************************
Bir önceki buluşmadan sonra yeni bir fikir ile yeni bir buluşma için start verdik!!!

Cumartesi günü çalışanları düşündük; ve pazar günü olmasına karar verdik..
Bu eşsiz boğaz manzarasında, Ortaköyün mistik ortamında, cıvıl cıvıl insan kalabalığında şen kahkahalar atarak Kumpirlerimizi hep beraber yiyelim mi ????? O güzel mekanlarda bol bol fotograf çekilmeye ne dersiniz?

Orayı bilenler bilir ,bilmeyenlerde yeni öğrenir :)) Mutlaka görmeniz gereken bir yer..
Şimdi Yapmanız Gereken Katılım İçin Mail Atmanız..
Ad Soyad
(Yanınızda gelecek kişi varsa bildiriniz)
Blog Adı
Telefon Numarası
Bildirmeniz Yeterli..
Buluşma Mekanı Etkinlik yaklaşınca size mail yoluyla bildirilecektir.
Şimdiden tekrar aynı coşkuyu yaşamak için heyecanlıyız :)
Daha çok blog yazarı arkadaşlarımıza ulaşmak için sizlerde sitenizde duyurumuzu ve yazımızı yayınlarsanız seviniriz..
İletişim Adres : blogyazarlaribulusmalari@gmail.com

Not: Fotograf değişiktatlar tarafından çekilmiştir.
Hiç bir fikir ve görüntü çalıntı değildir :))) Buda işin espirisi :)

21.03.2010

Üzüntü,hastalık, sevinç bir arada. ÖDÜLÜM VAR.:)


Aslında biraz üzgünüm bu gün. Hatta hastayım. Mart gribi benide buldu. Evirip çevirip dövüyor valla.
Burnum tutmuyo, öksürüyorum, halsizim, gözlerim kapanıyo. Dedim ya biraz da üzgünüm. Blog toplantısına katılamadım. Hesapta olmayan işler yüzünden planlarım alt üst oldu. Toplantıya katılan arkadaşlarımın toplantı resimlerini gördüm.


Çok kıskandım. Güzel bir gün geçirmişler. Onlar adına çok sevindim ama katılamamak onlarla aynı resim karelerinde bulunamamaktan dolayı üzgünüm. Ama yakın tarihte yapılacak blog toplantılarına bulunucağım. Yani İnşallah. Bazen yaptığımız hesaplar tutmuyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Ne yapalım, her şeyde bir hayır vardır.


Bu sabah Hastal
ığın vemiş olduğu halsizlikle uyandım. Dün ki toplantıya katılamamanın ve sevgili ece'ye mahçubiyetimden dolayı kendimi kötü hissediyordum ki, Haykırış Ağebeyimin güzel süprizi ile biraz olsun kendime geldim.


Neydi o süpriz biliyor musunuz? Haykırış abi, sevdiği ve beğenerek okuduğu bloggerlere bir plaket sundu. Kişisel Blog ödülü verdi biz bloggerlere. o kadar sevindim ki anlatmam. Beni de bu ödüle layık bulması beni gururlandırdı. Kendi emeğiyle hazırlamış olduğu ödüller için emeğine sağlık diyorum. Çok büyük bir jest yaptı bizlere. Bu ödüle layık bulduğu tüm blogger arkadaşların adına ve kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Blog dünyasında böyle güzel ödüller bizleri daha güzel yazılara daha güzel paylaşımlarda bulunmaya teşvik ediyor. Sevgili canım Haykırış abime çok teşekkür ediyrum. Bu ödülü resim olarak da tab ettireceğim ve evimin duvarına asacağım. Bu ödüle her bakışımda Haykırış abimi hatırlayıp. Ona bol bol dua edeceğim. Eşiyle Evlatlarıyla sağlıklı uzun ömürler dileyeceğim.


Çok anlamlı çok değerli br ödül benim için. Kenidisine bu güzel emek için ve benide unutmadığı için bir kez daha teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.

19.03.2010

Sanal Röpotaj ve 6. Konuğum sizlere.

İlk önce şunu ifade edeyim çok heycanlıyım. Ellerim ayaklarım titriyor yemin ederim :) Az sonra söyleşi yapacağım Blog yazarı benim blog hayatımda bir mihenk taşıdır. Hem çok kıskandığım, hemde en sinir olduğum blog yazarıdır. :) böyle bir itirafla başlamak nasıl olur bilmem ama daha önceki röportajlarımda hiç bu kadar heyecanlanmamıştım :)) hadi hayırlısı deyip başlayalım. Bu hafta söyleşi yapacağım blog yazarı benim blog hayatıma başladığım günlerde ilk izlediğim bloggerdir. O kimmidir? Kuyruk acısı Blogunun sahibi ve yazarı, İbrahim Ortaç'tır

T.İ.O: Abartmışsın sanki ya. Heyecanlanacak biri varsa son derece nazik bir hanımefendi ile görüştüğüm için o da ben olmalıyım. Bu mikrofon yeni mi? Çiçekleri nereye koyayım?

SYK: Teşekkür ederim. Mikrofon yeni çiçekleride şimdi arkadaşlar gelip arabanıza götürecekler :P

İbrahim abi öncelikle bloguma hoşgeldin. tüm prensiplerini yıkıp davetimi kırmadığın için çok teşekkür ederim. :)

T.İ.O: Rica ederim. Ben her hangi bişi yıkmadım. Benim geldiğimde de buralar efes harabeleri gibiydi.

S.K: Sen diye hitap etmemde bir sakınca yoksa hemen nasılsın diye başlamak istiyorum. :)

T.İ.O: Şartlarımız eşit olduğu sürece bence sorun yok. Ben kadın erkek eşitliğine son dörece önem veririm. Ben iyiyim… Eee senden ne haber.?

SYK: İbraam abimi buralarda görürümde iyi olmam mı hiç çok iyiyim. :)

Efendim şöyle ki, Siyah Kelebek blogumu açtığım ilk günlerde izleme nedir bilmiyordum. Uyuyan beyaz bir adam gördüm ve ilgimi çekti O günden beri sürekli takipteyim. İlk izlediğim blog'tur Kuyruk acısı. Yazılarını şaşkınlıkla ve kahkahalarla okudum çoğu zaman. Kuyruk Acısı blogun sence neden bu kadar çok okunuyor. Bu ilgiyi neye borçlusun? İnsanlar seni neden okuyor?

T.İ.O:Öncelikle blogumun o kadar çok okunduğunu sanmıyorum ama okuyanların hallerinden memnun olduğuna dair izlenimlerim var. Bu da açıkçası benim de hoşuma gidiyor. Genelde doğal davranmaya ve içimden geldiği gibi yazmaya gayret ediyorum. Belki bu yüzden beğeniliyor olabilirim. Öte yandan bir yöntem olarak kendimi blog yazılarında eleştirilen karakterlerle (kro-aptal-serseri) özdeşleştiriyorum. Bu da etkili olabilir yazdıklarımın beğenilmesinde.

SYK: İbrahim Ortaç Kimdir? nasıl bir adamdır? Senin öz kimliğini artık bilmeyen yok. Birmilyonkalem blogunun kurucusu ve editörüsün.( Erkan Bal) Kendi öz kimliğinle İbrahim Ortaç arasında ki bağ nedir? İbrahim Ortaç ve senin öz kimliğin arasında ki, farklar neler?

T.İ.O: İbrahim Ortaç (E.B halim selim bir adamdır. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmaz kendi halindedir. Edebiyatla arası iyidir. Biraz gazetecilik deneyimi vardır. Söz söylemeyi, kelimelerle oynamayı keşfetmiştir zaman içerisinde ve bunu da iyi yapar.

İbrahim Ortaç (çakma) ise biraz fırlamadır. Aslında özde söylediklerimiz aynıdır. Bir tutarsızlık içermez. Ancak çakma İbrahim Ortaç’ın söz söyleme tarzı ve ifade biçimi biraz daha mizahi, neşeli ve taşlamalıdır.

Birmilyonkalem ise benim değerli bir dostumla birlikte kurduğum ve editor arkadaşlarımızla güzel projelere imza attığımız şu an 100 e yakın blog yazarını bünyesinde barındıran bir sosyal ve kültürel paylaşım platformdur. Kendisini çocuğum gibi severim ve oraya dair daha güzel umutlarım, düşüncelerim var.

SYK: Bende Birlmiyonkalem yazarı olarak sizlerle aynı çatıda olmaktan dolayı çok mutluyum.
Kuyruk acısı bloğunu açarak ve İbrahim Ortaç karakterine bürünerek neyi amaçlıyordun? amacına ulaştımı İbrahim abimiz. :)

T.İ.O: Kuyruk acısı (adı üstünde) çok canımın sıkıldığı, canımın acıdığı ve neredeyse iletişimden nefret ettiğim bir dönemde hayata geçmiş bir projedir. Ağır abilikten, sürekli insanların çizdiği çerçevelerde durmaktan bunalan ruhumun ve içimdeki fırlama (ibram’ın) bir isyanıdır. Yani özünde benim aklıma eseni biraz daha deli ve dobraca ifade edebilmek için seçtiğim bir sanal karakterdir İbrahim Ortaç. Yılbaşında bir veda yazısı yazma sebebi de evet amacına ulaşmasıdır denilebilir.

SYK: O kadar çok blogun var ki şimdi hepsini buraya yazmaya kalksam 3 günlük bir röportaj çıkar. Neden bu kadar çok blog açmayı tercih ettin Senin başka işin yok mu? :) Diğer bloglarınla ilgili yeni çalışmalar var mı?

TİO: Aslında çok blog açma gibi bir amacım yoktu. Nitekim kişisel blogumu da 1 yıl kadar sadece 11 kişi izledi Ancak bir yerden sonra aklıma gelen özgün fikirleri hayata (bloga) geçirmek istediğimden bunu yaptım. Irili ufaklı bir çok blogum var evet. Yine itiraf ediyorum bildiklerinizle sınırlı değil sayıları. En son kendime çakma bir twitter yaptım. Aklıma gelen zırvaları oraya yazıyorum. Yine bilmediğiniz bir kaç blogum daha var.. Gönlümde ise bu aralar blog açmak yok ama bi ekip çalışmasına sıcak bakabilirim. Bu arada benim bi hayli başka işim de var.

SYK: Başka blog açmayacak olman sevindirici :)
Kediye basma ve Kuyruk acısı blog isimleri nereden aklına geldi. Senin için özel bir anlamı var mı açıklar mısın?

T.İ.O: Kuyruk acısı söylemiştim. Canımı yakan olaylara bir isyan olarak düşünüldü. Haliyle kuyruğuna en kolay basılan hayvan da kedi. Öte yandan bir de anım var. Manisa civarında küçük bir kamyoncu kahvesinde şakacı bir adam tanıdım. Kahveye ilk defa gelen insanlara daha içeri girerken panik halde “kediye basmaaaa” diye bağırırdı ve tüm kahve gülerdi. Ordan aklımda kaldı. Evet ben de atladım buna :)

SYK: Geçen yaz benim çocuklarla bir parka gitmiştik. Hasta bir kedi vardı tam ortada yatıyordu. O kediyi kimse başka yere alamadılar Kedi yolun ortasında yattı ve yerinden kalkmamak içinde direndi. Çocuklar her koştuğunda. Hep bir ağızdan kediye basmaaaa diye bağırmıştık. Ve her bağırışımızda İbrahim Ortaç yazıları ve bloğu aklıma gelmişti. :)
Şunu hissediyor ve biliyorum ki, İbrahim Ortaç yazdığı yazılarla kıskanılan biri. Ben bile kıskanıyorum ne yalan söyleyim. :) Akıcı dilin, yoğun kelime haznen, hazır cevap oluşun beni gerçekten bu bloğa hayran bırakıyor. Aslında zaman zaman itici geldiğide oluyor. Yani çogu zaman sinir bile oluyorum sana :)
Ama yineden sevimli bir yazar İbrahim Ortaç bana göre. Yazılarınla alakalı, kullandığın dil ve üslübla alakalı eleştiri alıyor musun? Hani meyve veren ağaç taşlanır misali. Taşlandığın oluyor mu? Bunları nasıl aşıyorsun.?

T.İ.O: Taşlandığım oluyordur mutlaka ama pek yüzüme söyleyen yok. Ancak daha sonra samimi olarak konuştuğumuzda bazı arkadaşlar söylüyor gıcık bulduklarını. Hoş askerde de gıcık çavuş derlerdi :) Bilmediğiniz ise şu; uslubumda en çok kendimi yeriyorum. Insanları incitmek istemem sadece bazen İbram bizi övüyor mu/ sövüyor mu/ dövüyor mu? diye düşünebilirsiniz. Bu da yazım tarzımla ilgili. Kıskanan var mı bilmiyorum ama ben elimden geldiğince insanlara yazı yazmakla ilgili birikimlerimi paylaşıyorum.

Her ne kadar gıcık ve itici bir tip görüntüsü versem de (bunu biraz savunma amaçlı bilerek yapıyorum) aslında her insan benim için değerlidir. Nitekim 1MK’da uslubumu bilenler kimseyi kırmadan, incitmeden özenle konuştugumu da bilirler..

SYK: Bende bir tek benmi böyle düşünüyorum diyordum kendi kendime. İbrahim abim bizi sövüyor mu, dövüyor mu diye ama yalnız değilmişim :)
2009 yılbaşı gecesini hiç unutmam. Bizlere uzun açıklamalı bloga veda postu yazmıştın ve aramızdan ayrıldın. Tam umudu kesmişken yeniden aramıza döndün. Bu muhteşem dönüşü neye kime borçluyuz? Yeni bir veda planı var mı? Yok yani hazırlıklı olalım :)

T.İ.O: Evet. Gitme modu değildi o aslında. İbrahim’i ben de kıskandım. Şöhreti beni geçmişti :) Şaka bir yana kuyruk acısında olabildiğince doğal ve içimden geldiği gibi yazmaya çalıştım ancak özellikle sakınmama rağmen sevmediğim bir olay oldu ve bu ciddi olarak sinirimi bozdu. İnsanlara İbrahim Ortaç’ın kimliğini biliyoruz, açıklıyoruz tarzı mailer atıldı. Oysa ben sorana zaten söylüyordum. Bu tatsız gidişe bir son vermek için ben açıkladım kimliğimi.

İbo ölmedi, kalbimizde yaşıyor diyerek de bir açık kapı bıraktım. Darılıp incinen, şaşırıp kızan bazı dostlar da oldu. Hatta beni (E.B) kabul etmek istemediler. İbram daha iyi laf yapıyordu. Sen git de dediler. Ben de İbrahim Ortaç’ın uslubuna uygun düşen bir konu çıktıgında o tarzda ele almaya başladım yeniden.

SYK:Aslında açık söylemek gerekirse İnsanların kafasında sevilen bir karakter oluşturmak hiç kolay değil. Ve Daha sonra bu karakterin çakma olduğunu açıklayıp, kenara çekilmek İnsanları hayal kırıklığına uğrattı. Darılıp incilnmeleri, şaşırıp kızmalarıda doğal aslında. Ama bence İbrahim Ortaç bunuda aşmış durumda.
Blog yazarken Kullandığın resimler çok ilginç. Yani yazıyı okumaktan geçtim, resimler hem komik, hemde ilginç. Bu resimleri kendi mi hazırlıyorsun?



T.İ.O:Ne yazık ki resim konusunda özgün değilim ancak en iyi yaptıgım ve canım sıkıldığında da başvurduğum bir yöntem google image search hatta bazen ruh halime gore google image’den fal bakıyorum. Ilginç fotoğraflar çıkıyor. Sanırım yazının içeriği ile özdeşleştirebildiğim için seçkilerim beğeniliyor. Bu konuda yalnız değilsiniz, bir çok dostum aynı şeyi söylüyor.

SYK: Evet gerçekten Yazı ile özdeşleşen resimler buluyorsun.
İbrahim ortaç'ın bir çok hanım hayranı var. Kendi öz kimliğini açıkladıktan sonra hayran kitlende azalma oldu mu? İbrahim Ortaç'ın sanal bir karakter olduğunu açıklamaktan pişmanlık duyduğun oldumu?

T.İ.O: Aslında açık olmak gerekirse İbrahim bundan ilk başta hoşlanmasına rağmen sonra ufak ufak, itici agresif tavırlar takınmaya başlamıştı. Bunu kimseyi kırmadan incitmeden (kendimi de) yapmaya çalıştım. Bir müddet sonra bazı insanların hayalinde bir İbrahim Ortaç profili oluşmaya başladığını görünce bunu en güzel bitirecek şeyi yapmış oldum.

Evet bu açıklamadan sonra hatırı sayılır oranda düşüş oldu. Ancak bunu pek umursamadım. Sadece bir kaç kişideki tavır değişikliğine çok şaşırdığımı söyleyebilirim.

SYK:İbrahim abi, Bu kadar çok karaktere bürünmek zor olmuyor mu? Bir gün erkeklerden çok çile çekmiş Leyla ablamız oluyorsun. Bir gün Paparazzi oluyorsun. Kimi gün alim. Kimi gün fotoğfartan fal bakan acayip bir adam oluyorsun. Allah aşkına ya zor değil mi? :)



T.İ.O: Şimdi eğer bu karakterleri blogunuzda değil de özel hayatınızda (nette bile olsa) yaşatırsanız sorun olur. Ancak ben bir edebiyatçıyım. Bir roman yazarı nasıl karakterleri kendisi olmuyorsa. Bir senarist bir film senaryosunda birden çok karaktere ruh verebiliyorsa ben de bunu yapabildiğimi farkettim.

Ancak bazılarının yaptığı gibi o rolü bürünüp de ona kendinizin olmayan bazı davranışlar, özellikler yüklerseniz olmuyor. Mesela Ben dansetmeyi beceremem, yüzme bilmem İbrahim Ortaç’da bilmezdi. Leyla da…

SYK: Bence sen bir blog tiyatrocususun.

İbrahim abimiz biraz çapkın gibi. Aslında, İbrahim Ortaç'ın kadınlarla çok uğraşan, yazılarında onları sık sık iğneleyen bir yanıda var. İbrahim abi aslında kadınları sever mi? yoksa kadınlardan dolayı bir kuyruk acısı mı var? İbrahim Ortaç'ın Kadınlara bakışı nasıl?

T.İ.O: Çapkın mı bilmiyorum ama kadınlara özenir. Onları değerli bulur. Küçümsemez. Hafife almaz. Değerli varlıklardır kadınlar. Anadırlar, bacıdırlar, eştirler, yardırlar, yarendirler, sevgilidirler. Kadınları sevmemek ne mümkün ama kadınları seven herkesin kadınlardan dolayı birden çok kuyruk acısı olması da doğal. Bu anlamda kadınları anlayabilen sanatçı bir ruha sahip olduğumu düşünsemde annem dahil hiçbir kadını tam olarak anlayabildiğimi sanmıyorum açıkçası.

Kadınları iğnelemek ise onları incitme isteğinden çok bir koruma içgüdüsü denilebilir belki.

SYK: Biliyoruz ki, her blogcunun kendine has yazıları var. Senin gibi yani İbrahim Ortaç gibi olmaya çalışanlar var mı? Taklitleri var mı İpraam abimin :)

T. İ.O: Çalışanlar varsa da helal olun. Birebir kopyalayanları sevmiyorum. Bu konuda onlara gayet veciz şeyler de yazdım çok hoş bir resimle de izah ettim durumu. Ancak etkileşim kaçınılmazdır. Birlikte vakit geçirdiğiniz bir kasabanın lehçesini kaparsınız, karadenizde yaşarsanız aklınız biraz laz gibi çalışmaya başlar. Bunlar kötü değil bilakis zenginlik içeren şeyler. Benzeşmeyi hissettiğim insanlara kendi özgün tarzlarını ortaya koymaları için tavsiyelerde bulunurum ama kızmam. Özgünlük her zaman iyidir. İçinizdeki amatör ruhu koruyarak da özgün kalmanız mümkündür. Özenti taklide dönüşmemeli. Hiç kimse aslı varken taklidini almaz. Hele para ödemiyorsa hiç almaz.

SYK: Senin çok sıkı takipçilerin arasında sezdim ben bu durumu aslında. Hani körle yatan şaşı kalkar hesabı en çok kimi okursanız ona benzersiniz bu kaçınılmaz. Bazen banada oluyor ama kendimde sezdiysem böyle bir benzemeyi. o kişiyi okumaya biraz ara veriyorum. Bunu kendim için yapıyorum kendi özgün tarzımı kaybetmemek adına. Buda benim yöntemim işte ama işe yarıyor.

Pekala,blog camiasıyla ilgili eksik buldukların var mı? İbrahim abimiz en çok hangi tarz blogları okur?

T.İ.O: En çok üzüldüğüm yeterince blog okuyamamak. Eskiden daha çok okuyabiliyordum. Ancak artık bu şansım yok. Yetişemiyorum. Teknik bir yönüm de olduğundan bloggerde kimi eksikler görüyorum ama blog camiasında eksik değil de en çok rastladığım bir aksaklık kopyacılık. Bu hoş değil tabi ki.
Öte yandan insanların öne çıkmış bazı bloggerleri taklit etmeleri de hoş değil. Bir de yağcılık yapılmasını sevmiyorum. Hiç kimse mükemmel değil. Hepimiz neticede çalakalem yazıyoruz. Bazılarımız daha özenli olsa da. Benim hayatta en hoşlanmadığım şey dogmatik fikirler ve bunu zorla insanlara dikte ettirmeye çalışan insanlar. Siyasi vs düşüncesi ne olursa olsun bir şeyi zorla insanlara doğru diye kabul ettirmeye çalışanlarla blog aleminde bile hoşgörüsüz olarak yaklaşılmasını sevmiyorum

SYK: Hepimize tüm blog yazarlara ders olabilcek nitelikte bir cevaptı. Bende kulağıma küpe edeceğim.
İbrahim abimizin gelecekte blog yada blog dışı planları projeleri var mı? Leyla ablamızdan sonra bürünmek istediği başka bir karaker var mı?

T.İ.O: Aslında birkaç blogum daha olduğunu söylemiştim. Bir iki tanesi umut vaad edebilir. Ancak yorgunum
ve dediğimce çakma olduğumu gizlemeyi sevmiyorum. Blog dışında da aşım, işim, eşim ve çocuklarım var ve eve ekmek götürmek lazım. Net üzerinde birkaç ticari projeyi de yürütüyorum ve bunları daha geniş kitlere ulaştırma ve açıkçası nette geçen zamanımdan para kazanma isteğim var.


SYK: Daha nice başarılara imza atacağını umud ediyorum ve darısı başımıza diyorum.
İbrahim abi, Sohbetimizin sonuna geldik. Bizlere blog yazarlara bir mesajın var mı?
son olarakta röportajımız hakkında da bir kaç söz söylemek istesen ne söylerdin ?



T.İ.O: Güzel bir röportaj oldu kanısındayım. Teşekkür ederim.
İnsanlara dar görüşlerden, birbirimizi yaftalamaktan uzak olmalarını. Hoşgörü çıtasını özellikle internet ortamında yükseltmelerini söylerdim. Bir de çok fazla kasmamalarını :)ölümlü dünya…. Bugün var yarın yokuz. Hiç birimizde bulunmadık hint kumaşı değiliz. Aslolan paylaşmanın güzelliği. Ötesi yok..


SYK: Evet çok haklısın.
Beni kırmayıp konuğum olduğun için çok teşekkür ederim. Bloglarının artarak devam etmesini dilemiyorum çünkü artık sana yetişemiyorum :) Ama yazılarına hiç ara vermeden blog hayatına devam etmeni çok istiyorum İbrahim abimiz bizi bir daha bırakıp gitmesin. Başarının artarak devamını diliyor ve tekrar teşekkür ediyorum :)

T.İ.O: Ben de teşekkür ederim. Yok artmasın bence de bloglarım. Zaten hepsini bir araya toplamaya çalışıyorum. Fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim. Ben de insanlarla zihnimde ve kalbimdekilei paylaşmayı seviyorum.

Ancak bir röportaj bu kadar mı çay ve bisküvit bile ikram etmeden yapılır. Bilseydim gelirken yanımda getirirdim. Müessesenizi kınıyorum. İyi de ediyorum.

Saygılarımla

SYK: Acemeliğimize bağışla İbrahim abi. Bir daha ki sefere sana kebab söylerim söz :))
Saygı bizden Tekrar teşekkür ederim.

Değerli okuyucu laf aramızda zor bir röportaj oldu. Bir blog tiyatrocusuyla aynı anda bir çok farklı karakterle söyleşi yapmak zor oldu ama güzel de oldu. Bir kez daha, İbrahim Ortaç'a ve Onun yaratcısı değerli Patronumuz Birmilyonkalem sorumlusu Erkan Bal Beyefendiye nezaketi için bu güzel faydalı sohbet için kendi adıma ve siz güzel okuyucular adına bir kez daha teşekkür ediyorum ve bu haftada Sanal Röportaj'dan şimdilik bukadar diyor, İbrahim Abimin güzel bir yazısı ile veda ediyorum Bizi okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Saygılarımla,



ZAMANI GÖSTERİYOR DİYE SAATLERE KIZAMASSIN.
şimdi aşk zamanıdır...
senin sevgilinden ayrılmanı önemsemez zaman... sokaklarda millet sarmaş dolaştır, kızamazsın...
güzel günlerin kıymetini bilmemişsindir, boşa harcamışsındır ama senin kıymetini bilmediğin o güzel zamanlar artık geçmiştir. öfken ve hüznünle başbaşa yapayalnız kalakalırsın.


akşam oldu hüzünlendim ben yine...
hüzünlensen de akşam olur... zaman affetmez. gelir ve geçer. gelirken sana getirdiklerinden giderken de birşeyler götürür.
dün bugün yarın üçlemesi arasında sıkışıp kalır ve bugünü yaşaman gerektiğini, aslolanın bugün olduğunun farkına varamazsan hüznün her gün yenilenerek artmaya devam eder. sen kaybedersin.


demir alma vakti gelmişse zamandan...
sesiz bir gemi kalkar bu limandan... artık senin yaşın 70 olmasa da işin bitmiştir...
O aşk, o sevda, eski güzel günler yoktur. Yeni umutlar, yeni ufuklar boş bir yalandan ibarettir. Defalarca denediğin ve geçmek bilmiyor diye hayıflandığın zaman bu kez öyle mesafeler koymuştur ki araya, geri dönüş imkânı yoktur...


bugünü yaşa...
geçen zamandan intikam alamadığın gibi, zamanı gösteriyor diye saatlere kızamazsın.
dünleri yarın yapamazsın.

her şeyin bir vakti saati vardır, bugünü bugün yaşamazsan ertesi gün arasan da bulamazsın...

****************************************************************
Röportaj/Siyah Kelebek
Konuk/ Kuyruk Acısı- İbrahim Ortaç

18.03.2010

Çanakkale içinde aynalı çarşı Ana ben gidiyom düşmana karşı


Yuvamızda yediğimiz bir lokma sıcak ekmeği, onlara borçluyuz.
Rahatlığımızı, özgütlüğümüzü, onlara borçluyuz.
Kana kana içtiğimiz suyu onlara borçluyuz.
Düşünün, Hastaneye gidiyoruz 2 tüp kanı zor aldırıyoruz tahlil için.
Başımız dönüyor, oturacak yer arıyoruz.
Ya onlar?
Kanlarını son damlasına kadar savaştılar.
O da yetmedi şehit oldular.



Kim için?
Ne için?
Vatan için!
Bayrak için !
Bu kahramanlar Türk'ü Türk yapmak için. Bizi sırtında taşıdılar.
Allah Ramet eylesin. Ruhları şaad olsun.
Bu günü Hüzün ve gururla anıyoruz.



Çanakkale Ä°çinde Aynalı ÇarÅ�ı
Yükleyen serk002. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

17.03.2010

SİYAH KELEBEK MAL VARLIĞINI VE MİRASÇILARINI AÇIKLIYOR!!!

Evet yanlış okumadınız mal varlığımı ve mirasımı açıklıyorum. Bir blog arkadaşımın yazısını okudum az önce. Biz öldükten sonra İnternet dünyasında ki mal varlığımıza ne olacak? Kime kalacak? Hesaplarımızın şifrelerini kime devredeceğiz. Çok önemli devlete kalmasın valla ben istemem. Varislerim varken neden devlete kalsın ama değil mi.?

Gizlim saklım yok efendim. karar verdim açıklıyorum.
Bir çiftliğim var benim. Kendi ellerimnen yaptım. Çok emek harcadım. Koyun, kuzu, at inek ne ararsanız var.
Ama bunları tek bir kişiye vermem pay edeceğim. Şimdi Şu gördüğünüz 18*18'lik tarlamı Oğluma bırakıyorum. Eksin biçsin geçimini sağlasın. İsterse satsın . Çiftlik çok uzakta değil. Facebookta. Ulaşımı kolay. Efenim İnekleri ve tavukları barınaklarıyla birlikte, eşime bırakıyorum. Sütünden yumurtasından faydalanır. :)
Efendim atlarım var. Babam eskiden at yarışı oynardı. O yüzden atları sever. Baksın valla isterse satsın hipodromlarda iyi koşarlar belki :)

Kırmızı evimide erkek kardeşime bırakıyorum. Evlensin çoluk çocuğa karışsın bahçesindeki kazlarla, ördeklerle oynaşıp mutlu bir aile olsunlar. Kaba inşaat ev aldım ama malzeme yollamıyo komşularım.:) Ama en yakın zamanda olacak. O kaba inşaat evimide tamamiyle bitirdikten sonra aileme bırakıyorum. Annem babam 2 kız kardeşim mutlu mesut yaşasınlar rahat etsinler.


Yine facebbok'da Şık bir Restaurantım var. 8 personel çalışıyor. Müşterisi bol. Bahçeli, havuzlu Restaurantımı da kızıma bırakıyorum. İlerde daha da büyütür iyi kazanç sağlayıp zengin olur.


Çiftilikten biriktirdiğim paramda var bankada. :)) Eh hatrı sayılır şimdi miktarını söylemem akrabalar falan çıkmasın bide başıma :) Onuda cenaze masrafları ve mevlud için harcasınlar. Geri kalan parayıda, eşim çocuklarım aralarında paylaşır yada tatile çıkarlar aman ne biliyim işte yapsınlar bişeyler.


Haaa! unutmadan, Birde eski külüstür bir Samsung E-250 cep telefonum var. Eşimin telefonu bozuk yazık kriz var alamıyo kendine, gözü benim külüstürde eh telefonumu da eşime bırakıyorum . Ne kadar cömertim değil mi. Bakın sizde örnek alın beni. gizlemeyin saklamayın. Kefenin cebi yok valla. Aklım başıma geldi bir anda. Açıkladım rahatladım.


Darısı başınıza. Sizde yazın mal varlığınızı ve rahatlayın. Ölümlü dünya. Herşey ailem için. Çiftiliğimde evlerimde, paramda, Restaurantım da hatta cep telefonum bile feda olsun aileme. :)) Hadi kalın sağlıcakla.

15.03.2010

KAHRAMANLARIM.

Hafta sonu cuma akşamı taksimdeydik. Annemlerde kaldık o gece. Ama oğlumun hastalanmasıyla tatsız bir hafta sonu geçireceğimiz belli olmuştu. Akabimde zincirleme tatsızlıklar yaşadık. Ama pazar günü Kız kardeşimle bir taksim turu attık ve bir nargile cafeye gittik. Tavla eşliğinde nargile keyfi yaptık. Biraz tadım yerine gelmeye başlamıştı. Eşimin son anda katılımıyla birlikte. Sinemaya gittik. Görmeyi çok istediğim Eyvah Eyvah filmine gittik. Beyoğlu Atlas sineması öyle kalabalıktı ki. Anlatamam. yıllar önce sinek avlayan sinemalar, şimdi tıklım tıkıştı. Oğlumun ilk sinema deneyimiydi. Patlamış mısırmızı aldık ve kurulduk koltuklara.
Film başlamadan önce, yeni vizyona girecek filmlerin tanıtımı yapıldı. Önümüzdeki günlerde çok güzel filmler girecek vizyona. Türk Sineması gerçten harika filmler çıkarıyor artık. Bilet fiyatlarıda aslında uygun. Haftalık ufak birikimlerle, 15 günde bir sinama keyfi yapılabilir. Eyvah eyvah filmine gelince. Çok güzel buldum filmi. Hani doya doya güldüm dersiniz ya, biz gülmeye doyamadık bu filmde. Espriler o kadar dozunda ve kararındaydı ki, gülmeye doyamassınız.


Türk Sineması bence Recep İvedik'ten sonra 2. kahramınını da yarattı gibi geliyor bana. Ata Demirer Klarnetçi Hüseyin Badem karakteriyle çok başarılıydı. Filmde nerdeyse hiç küfür yoktu. Tam Aile ile izlenecek bir filmdi. Trakya insanının saflığı, temizliği, çıkarsız sevgisi, yardım severliği bu filmde o kadar güzel anlatılmış ki, İzlemenizi tavsiye ederim.
Kötü başlayan bir hafta sonu iyi bitti diyebilirim. Aslında bu haftasonumun iyi geçmesini sağlayan. Bunu başlangıcını sağlayan canım kardeşim Avşar'a çok teşekkür ederim. Hak ettiği teşekkürü henüz kendisine sunamadım ama, Yeniden birlikte bir nargile keyfi çok iyi gelecek. Size birşey söyleyimmi. Valla kardeş olsunda çamurdan olsun beyaa :)
Ve işte!!! Siyah Kelebek Bu hafta sonunun kahramanlarını açıklıyor, Avşarım, Cennetim, Annem, Babam, Ve tabiki Eyvah eyvah Filmi, Hüseyin Badem.


Varya, benim okadar güzel bir ailem var ki. Anlatmaya kelimelerim yetmez. Ailem benim KAHRAMANLARIM.


Bu arada 19 Mart'da Sinemalarda gösterime girecek yeni bir film tanıtmak istiyorum size,
Ben izlemeyi çok istiyorum. frağmanı çok ilgimi çekti. Ve frağman müziği beni çok etkiledi.
19 mart'da vizyona girecek olan BÜŞRA adlı film'in frağmanıyla başbaşa bırakıyorum sizi
İyi seyirler.

Şimdilik hoşçakalın.



12.03.2010

SANAL RÖPÖRTAJ VE BEŞİNCİ KONUĞUM SİZLERE.

Tekrardan merhabalar. Bildiğiniz gibi Sanal Röportajlarımız devam ediyor. Ve gayette güzel gidiyor. 5 hafta oldu ve hiç ara vermeden Blog yazarı arkadaşlarımı burada sizlere tanıtma imkanı ve onlarla sohbet etme imkanı buldum.
Bu hafta da yine benim çok beğenerek okuduğum, bir blog yazarını ağırlayacağım burada. Kendisi bize uzak bir köyden seslenecek. Herkesin bildiği bir köy değil burası. Hani zaman zaman doğruyu söyleyip dokuz köyden de kovuluruz ya. Gidecek başka bir yer bulamayız ama bu konuğum kendine bir köy yaratmış ve bu köy'ün adına Onuncu Köy demiş.
İşte bu gün Onuncu Köyün Adamı ile birlikte olacağız. Kendisi ile güzel bir söyleşi yapacağımızı umud ediyorum.

SYK: Efendim öncelikle hoş geldiniz. Beğenerek okuduğum bir yazarını burada ağırlamak büyük bir şeref benim için. Nasılsınız? onuncu köyde havalar nasıl? Image and video hosting by TinyPic


O.K.A Hoş buldum davetinize çok teşekkür ederim onur duydum. Çok sağolun o şeref bana ait blogunu ve duruşunu çok beğendiğim insanlardansınız. Efendim bu soruya samimi cevap verecek olursam onuncu köy oldukça karışık aslında uzun süre önce başlayan herşeyin ters gittiği dönem halen devam etmekte ve herşeyi yoluna koymak için sabrım ve çalışmalarım devam etmekte.



SYK: Şu cevap öyle gösteriyor ki, Mücadeleyi, ve sabrı asla elden bırakmayan birisiniz. İnanıyorum ki zamanla her şey dilediğiniz gibi olacak.



Sizinle daha önce bir blog yazarı toplantısında karşılaşmıştık. Ama fazla konuşma ve birebir tanışma imkanımız olmamıştı. Şimdi burada bize kendinizi tanıtır mısınız? Onuncu Köyün Adamı
Kimdir?

O.K.A: Evet konuşma fırsatı olmadı orda, toplantı çok güzel ve kalabalık oldu ve siz masanın diğer tarafında ben öbür tarafında kaldık, vee ben oldukça mahçup kaldım doğrusu o kadar yanlız kalacağımı hiç ama hiç tahmin etmemiştim utanmadım desem yalan olur.:) Allahtan Hilal hanımın eşi gelmişti ve kendisiyle sıcak bir sohbetimiz olmuştu, ve iğneiplik,in arkadaşı vardı tabiki.:) Onuncu Köyün Adamı kimdir; 1966 Yılında İstanbulda dünyaya gelmiş yaşamaya ve yaşadıkça gelişmeye çalışan biridir.
Yarım yamalak dostlukları ve ilişkileri sevmeyen ya hep ya hiç diyen, doğru bildiğinden emin olduğu şeylerde sözünü esirgemeyen, ikiyüzlülükten onursuzluktan nefret eden,
Daha insan olmaya çalışan çocuklarını çok seven biri. Yaşlı birinin, bir annenin, bir çocuğun ağladığını gördüğünde çocuk gibi ağlayabilen, iyi ve hak etmeyen birine veya kendine yanlış yapıldığında katı biridir.Nankörlükten de nefret eder. Artık huzuru çok özlemiş, kendine yeni ve güzel bir dünya kurmaya çalışan özlemlerinin, hayallerinin, hasretlerinin peşinde biridir özetle.

S.Y.K:Hayallerimizn oluşumunu sağlayan hasretlerimiz ve özlemlerimiz değilmidir zaten. Hayalerimizin peşinden koşmak yorucu belki ama bir gün o hayallerin olabilme ihtimali bile insanı ayakta tutabiliyor.


Blogunuzu mutlaka okuyan ve es geçmeyen biriyim. Blogunuzu tanıyoruz ama siz yinede biraz da blogunuzdan bahsedin bize. Blognuz da bizlerle neler paylaşıyor sunuz?

O.K.A: Blogumda tüm yaşantım boyunca edindiğim hayat tecrübelerimi ifade etmeye çalışıyorum, her bir tecrübe ki yıllar, yanlışlar, hatalarla edinilmiş. Yaşam tecrübesi okuyarak değil yaşanarak kazanılacak birşey biliyorum ama yinede paylaşmak istiyorum. Tek bir kişiye bile "hım çok doğru ben öyle düşünmemiştim" dedirtebilirsem farklı bir pencereden baktırabilirsem bu benim için çok büyük bir mutluluk olur.

SYK: Bana göre Blog isminiz büyük bir anlam taşıyor. Biraz farklı ve bir mesaj içeriyor. Neden Onuncu köyün Adamı olmayı tercih ettiniz.?

O.K.A:Yıllar boyunca iyi niyetim çok fazla suistimal edildi, çok fazla nankörlük yaşadım. Karşımdakini kırmamak adına incitmemek adına kendimi incittim çok sefer içime attım içimde yaşadım çok şeyi, katlandım..ama bir yerden sonra değiştim, artık gerçekleri söylemekten çekinmeyen, her ne pahasına olursa olsun kral çıplak diyen bir tür isyan haline dönüştüm, sonrasında yalnızlaştım çünkü insanlara duymak istediğini değil işine gelmeyeni söyledim, ve onuncu köye böylelikle yerleştim. Blogu açarken adını ne yapayım diye düşünürken ve bunu yakıştırdım kendime.

SYK: Bloğunuzun ismi ile özleşen, nadir insanlardansızınız. Zaten Blog ismini gören herkez içinizdeki yaşanmışlıkları çözebilir bence.


Yazılarınızda Çogu zaman bir isyan ve hüzün var. Sizi yazmaya ve yazdıklarınızı paylaşmaya iten nedenler var mı?

O.K.A: Şu sorunuzu okuyunca durdum duruldum.. Ne güzel çözüyorsunuz bazı şeyleri, gerçekten bir isyan ve hüzünle yazıyorum. Yazdıklarımı yazmamın nedeni yanlış bulduğum şeyleri kaleme dökmek. İsyan ediyorum çünkü şu dünya böyle olmamalı aslında. Aşklar sevdalar böyle olmamalı.. Ailenin çok ama çokk önemli olduğunu düşünüyorum. Dünyanın bundan sonra daha iyi bir yer olabilmesi açısından, o yüzden yazılarımda erkek kadın ilişkileri ve evlilik fazlaca yer tutuyor.
İsyanımın bir nedenide son yıllarda çok fazla haksızlığa nankörlüğe uğramış olmam, bu durum beni ve yazılarımı biraz hırçın, isyankar yapıyor sanırım.



SYK:Yazılarını okurken şahsen sizin yüz ifadenizi bile görüyor gibi oluyorum. Çok derin hislerle yazdığınız o kadar belli ki.


Bu arada blog resminde dikkatimi çeken bir şey var. Mavi bir denizin karşısında bir kumsal ve iki tane boş şezlog var. Şezloglar neden boş? Bu resim ne gibi bir mesaj içeriyor?

O.K.A: Hımm burda ilk defa bu özelimi paylaşmış olacağım. Resim bir mesaj içermiyor bir özlem içeriyor. Ruhla, yürekle, benlikle, emin olma duygusu ve tutkulu bir sevgiyle sıcak sımsıcak bir yuva, ve o yuvada oluşturacağım huzurlu bir dünya özlemim var, bu resmi bunlar ve o insan dolduracak eğer Allah nasip ederse.


SYK:Ne güzel ifade ettiğiniz bu resimle alâkalı özleminizi. İnşallah diyorum. Yaşadığımız sürece hayatta olmayacak diye bir şey yoktur. Bence Tüm arzularınız olacak.


Ne zaman dan beri blog yazıyor sunuz? Blogunuza ilgi ve tepkiler nasıl?

O.K.A: Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene Mayıs ayı gibiydi başladım blog yazmaya. Doğrusu şimdiye kadar kötü bir tepki almadım aksine güzel yaklaşımlar var ve bu beni mutlu ediyor


SYK: Sizinle hemen hemen aynı dönemde başlamışım yazmaya.


Blogunuz da güncel önemli mesaj içeren yazılarınızn yanında şiilerinizi de beğenerek okuyorum. Şiirlerinizde bir iç döküş sessiz bir fırtına esintisi var. Siz şiir yazarken paylaşırken o an için nasıl bir ruh hali içinde oluyor sunuz?


O.K.A:Yukarıda dediğim gibi bu tespitinizde çok haklısınız. Müthiş bir fırtına var aslında içimde ve elimden birşey gelmemesi beni çok kahrediyor. Hem kendim hem insanlık için bunu söylüyorum. Geçen hafta bir anne bebeğini sokağa bırakıyor ve bebek soğuktan donarak ölüyor, ve yeni bir haber bir baba 3aylık bebeğini döverek öldürüyor. İnanılacak gibi şeyler değil bunlar, düşünün arkadaşlar hemen hepimizin bu Dünyada yavruları var, ya da sahip olacaklar var, bu dünyayamı getirdik biz çocuklarımızı?
Anlatabiliyormuyum? Büyük sorumluluk hissediyorum çocuklarım ve çocuklar için yeni nesil için. Sözlerim şiirlerim aşk adına veya hayat adına herşeyim içinde bu çaresizliği ve hüznü barındırıyor.

SYK: O kadar haklısınız ki diyecek başka söz yok aslında. Şunu ifade edeyim ki, Siz bir baba olarak bu haberlere dayanamıyorsunuz. Ben bir anne olarak bu tür haberleri artık izleyemiyorum çünkü, psikolojim bozuluyor ve o gece kabuslar görüyorum. Yazık demekten öteye gidemiyorum.


Sayın Onuncu Köyün Adamı, Bazı yazılarınızda kadın erkek ilişkileri ve kadınlara yönelik egitsel yazılarınız var. Mesela Kadınların güçlü olması gerektiğini savunanlardansınız. Siz yazılarınızda çoğu kez yazdınız belki ama bir kez daha burada açıklar mısınız? Kadınlar neden daha güçlü olmalı?


O.K.A: Evet bir çok yazımda kadın erkek ilişkisi var, evliliklerin katlanılan kurumlar haline gelmesi çok acı, zira bunu iyi biliyorum. Burda bunları yazmanın kimseye pek bir faydası olmadığını biliyorum ama yinede bir iç döküş bu. Keşke katkım olabilse tecrübelerimle. Kadınlar daha güçlü olmalı çünkü onlar güçsüz oldukça bu durum erkeklerin işine yarıyor, daha umursamaz oluyor, daha rahat aldatıyor ve kadını aciz duruma düşürüyor. Bunu dediğim için bağışlayın fakat kendim yaşadım bazısı buna müstehak sözüm bunlardan dışarı, hak etmediği halde, aslında mutlu olmayı hak ettiği halde çaresizlikten adam bile denmeyecek erkeklerin yanında hayatı boşa giden çok kadın var. Adam adam olmayınca, kadın güçsüz ve bu halde olunca aile kurumu iyice kötü hal alıyor, o ortamda yetişen çocuk, ayrılmış bir ailenin çocuğundan çok daha kötü etkilenebiliyor. Düşünün, o çocukki babasının annesini aldattığını biliyor ama annesi hala orda, veya anne tokatlanıyor aşağılanıyor, böyle aile aile olmaktan çıkıyor. Bence bir kadın erkekten çok daha onurlu olmalı, özellikle hayatın içinde ekonomik açıdan güçlü ve duruşu olan bir birey olmalı. Ben kadına şöyle bakıyorum; Allah can veriyor ve bu canı bir kadın dünyaya getiriyor...bunu düşündüğümde sarsılıyorum, ve diyorumki, ne bir erkek kadını düşürmeli ezmeli, nede kadın düşürülmeye esir olmaya izin vermeli. Birbirine hayatı zorlaştırmayan kolaylaştıran bir anlayışa sahip olmalı karı koca, samimi bir dost, arkadaş sevgili olmalı eşler, bir yarış içinde değil dayanışma daha güzeli yaşama noktasında olmalı..Yani bir ütopya benimkisi..

SYK: Evliliklerin katlanılan bir kurum haline gelmesi, tespiti son derece doğru. Ve Söylediğiniz her kelimeye sonuna kadar katılıyorum.


Zaman zaman hepimiz sıkıntılı günler yaşıyoruz. Siz sıkıntılı ve hüzünlü olduğunuz zamanlarda bunu atlatmak için neler yaparsınız? Blog yazmanın dışında Uğraşlarınız hobileriniz var mı?

O.K.A: Benim yegane hobim doğa yürüyüşleridir, doğa tutkunuyum diyebilirim. Bir ormana kaybolmacasına girerim, çadır kurarım, çok zevk alır ve çok rahatlarım doğada.Doğa sporlarının hepsini severim. Deniz ayrı bir tutkumdur, denizden uzak yaşayamam gibi geliyor.Sahilde yürüyüş, balık tutmak, amatör olarak dalmak en sevdiklerimden. Toprakla uğraşmakta çok iyi gelir bana. Sinema tiyatro severim zaman zaman giderim. Eskiden çok kitap okurdum artık okuyamıyorum kendimi veremiyorum.


SYK: İşte sizin bu yazdığınız ve sevdiğiniz hobiler de benim hasret olduğum hayallerim. Bende bir deniz aşığıyım. Doğa Hayranıyım. Ama sizin kadar şanslı değilim.


Bu arada ,Blog takip ederken, dikkat ettiğiniz unsurlar var mı? Okuduğunuz bloglarla ilgili krterleriniz var mı? varsa paylaşır mısınız?

O.K.A: Yaşamı ve tecrübelerini, hislerini paylaşan bloglara biraz daha dikkat ediyorum doğrusu. Bunları çarpıcı resimlerle süsleyen, okurken samimiyeti hissettiğim çok derin bulduğum bloglar var. Fakat bunun yanı sıra yemek bloglarından da faydalanıyorum bazı gördüğüm şeyleri denemişliğim var.Image and video hosting by TinyPic


SYK: Blogunuz bana biraz hüznü ifade etsede hayatta mutlaka güldüğünüz anlarda oluyordur. En çok nelere, kimlere güler siniz? Image and video hosting by TinyPic


O.K.A: Doğrusu şu sıralar yazılarım içinde bulunduğum ruh halini yansıtıyor, aslında neşeli espirili biriydim eskiden.Image and video hosting by TinyPic
En çok kamera arkası film hatalarına gülüyorum ben.Image and video hosting by TinyPic
Yani doğal olan espirilere, zira filmlerdeki herşeyin kurgu olduğu beynime öyle bir işlediki kanmıyorum pek.:) Çocukken çok fazla yazlık sinema çalıştırdı babam, haddinden fazla film seyrettim ondan herhalde.Image and video hosting by TinyPic
Çok güzel hareketler bunlar,ı seviyorum bide.Image and video hosting by TinyPic



SYK: Bu soruyu cevaplarken gülüyorsunuz. Şunu söylemek isterim ki, Sizi güldürmek çok güzel Sizi gülerken görmek beni sevindirdi. Image and video hosting by TinyPic

Pekala, Blog yazmak ile ilgili plan yada yeni projeleriniz var mı? Yeni bir blog açmayı düşünür müsünüz? Yeni blogun içeriği ne olurdu?

O.K.A: Yo hayır yeni bir blog açmayı düşünmüyorum gereksiz buluyorum, paylaşmak istediğim herşeyi burda yapabilirim diye düşünüyorum. Bu sorunun zamanlaması çok güzel oldu sevgili Siyah Kelebek. Ben şöyle birşey düşündüm aslında bunu burdan tartışmaya açmak istiyorum..bizler hepimiz bir tür blog gücü oluşturamazmıyız? Dernekler gibi güzel bir birlik ve dayanışmayı hayata geçiremezmiyiz dersiniz?

SYK: Neden olmasın efendim. Tabikide olur. Ben destek veririm sonua kadar. Bence bu dileğinizi bir post oalrak yazın bizde bloglarımızda paylaşalım. İnşallah neden olmasın.


Blog dünyası ile ilgili genel bir eleştiriniz var mı? Hoşlanmadığınız sevmediğiniz faktörler var mı blog caimasıyla alakalı?

O.K.A Blog dünyası hayatın bir yansıması tabiki eleştirecek şeyler burdada var. Blogdan bloga gezerken yazıları müstehcen, açık sözlülüğü terbiyesizlik noktasında kullananlar gördüm. Tabiki bu da bir tercih, herkes bir şekilde kendine hitap eden grubunu buluyor neticede.

SYK: Her kez herkezi izleyecek diye bir şey yok.Bir arkadaşım demişti uzun zaman önce. Sizin gibi düşünüyordum bende Ama bana dedi ki, burası serpest piyasa, serbest kürsü. İsteyen istediğini yazar ve mutlaka okuyucusu bulur demişti. Sizin cevabınızda bunu doğruluyor.


Sevgili onuncu köyün adamı, bu soruları hazılamadan önce blogunu gezdim eski yazılarınıza da bir göz attım. Şunu anladım ki insana, İnsanlara değer veren ve her kişinin mutlu olmasını arzulayan bir kişisiniz. Sohpetimizin sonuna yaklaşırken, İnsanlara genel olarak ne mesaj vermek istersini?

O.K.A Çok haklısınız, yukarda dediğim gibi son yıllarda akla hayale gelmeyecek insan onuruna yakışmayan şeyler gördüğüm için, onur, gurur, şahsiyet, ve insan ilişkileri unsuruna kafayı takmış durumdayım. İnsanların bir başkasına ızdırap vermemesini istiyorum, bu mümkün değil biliyorum, hele insanlıktan gittikçe uzaklaştığımız şu dünyada daha zor ama yinede insanın silkinip kendine gelmesini istiyorum. Kimse kimseye yalancı aşklar yaşatmasın, ikiyüzlülük yapmasın, onuruyla oynamasın, menfaati için bir insanı harcamasın, maskeyle dolaşmasın, vicdansız onursuz birine iyi diyecek zavallılık içinde olmasın, iyi insanın iyiniyetini suistimal etmesin, çocuklar sağlıklı ortamlarda yetişsin. Toplumun içinde Aile bir çekirdek, ve çekirdek bozulunca meyvede bozuluyor!


SYK: Çok haklısınız çokk.


Pekala, biz blog camiasına, bizi okuyan tüm blog yazarlarınada bir mesajınız olacak mı?

O.K.A: Böylesi bir mesaj vermek haddim değil, burda yüreği çok güzel insanlar var, bunu görmekten, hissetmekten, yazdıklarından, görselliklerinden, emeklerinden faydalandığım için hepsine teşekkür ediyorum.


SYK: EFendim size bu samimi sohbet için teşekkür etmeden önce Röportajımız hakkında da bir kaç yorum alabilir miyim? Sizin açınızdan bakıldığında nasıl bir sohbet oldu? Image and video hosting by TinyPic


O.K.A: Efendim öyle sorular sordunuzki resmen içimi söküp aldınız.:) Sizin ilerde daha büyük tecrübelerle bir köşe yazarlığı veya söyleşileriniz söz konusu olduğunda, politikacı olsun veya sanatçı olsun, karşınıza çıkanın vay haline.Image and video hosting by TinyPic


SYK: Böyle düşünmeniz beni okadar mutlu etti ki anlatamam. Bu konularla alakalı hiç bir eğitimim yok. Bizi kim görüpte yayınların da köşe yazarı yapacak ki. Hayalini bile kurmuyorum ama bu güzel sözler için çok teşekkür ederim. Image and video hosting by TinyPic

Sayın Onuncu Köyün Adamı, Size bu güzel sohbet için samimi, içten, cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Hayat boyu mutlu, sağlıklı, evlatlarınızla tüm sevdiklerinizle Güzel günler dilerim. Blogunuzu okumaya devam edeceğim. Başarılarınızın devamını dilerim. Umarım size layık bir sohbet ortamı oluşturmayı başarmışımdır. Daha nice paylaşımlarda blogdaşlar olarak el ele gönül gönüle olmak dileğimle ,Sevgi ve sağlıcakla kalın efendim. Image and video hosting by TinyPic


O.K.A: Efendim ben çok teşekkür ediyorum onur duydum bu ropörtaja beni layık gördüğünüz için. Evet daha nice paylaşımlar ve dayanışmalarda hep bir birlikte olmak dileğiyle size ve bu ropörtajı okuma lütfunda bulunan herkese teşekkür ediyorum saygılarımı sunuyorum.

Eveettttttt zorlu bir röpotraj gününü de böyle güzel bir söyleşi ile tamamladık. Darısı diğer haftalara. Size okuması kolay gelesede inanın bu işi yapmak çok zor. :)) Emeğime karşılık verip okuyan yorum yazan tüm blog dostları okuyucalara sonsuz teşekkür ederim.Bu hafta da Sanal Röpotaj
'a veda ederken konuğum olan onuncı köyün Adamın dan kısa bir yazı ile veda etmek istiyorum.
Hadi kalin sağlıcakla.




YANILGILARIN TOPLAMI= YAŞAM
Yaşamadan hiçbirşey öğrenilmiyor. Yaşananlar sonunda geriye
burukluk üzüntü kalıyorsa buna şansızlık deniyor.
Mutluluk, huzur, güzelik oluyorsa büyük şans deniyor.
Bazen öğrenmek çok acı oluyor, öğreniyorsun fakat gidenler oluyor
iç dünyanda, öğrenmek kazançmı kar mı oluyor bilemiyorsun.

Büyü dediğin büyük bir hayal kırıklığı olabiliyor.
Ve hayat böyle geçiyor işte öyle değilmi?
*******************************************************************************


Yazan/ Röportaj: Siyah Kelebek

Konuk: Onuncu köyün adamı.

9.03.2010

İYİKİ DOĞDUN EBRULİMM!


Bu gün bir arkadaşımın daha doğum günü. O benim gibi çirkef değil. o çok mütavazi, asla kendi doğumgünün yazmaz diye düşünüyorum. Ben çirkef Siyah Kelebek herşeyini yazar burayada Arkadaşım ebrulimin doğum günü olduğunu yazmaz mı.

Canım Arkadaşım değerli dostum EBRULİ, Doğum günün kutlu olsun canım. Allah seni Ailene ve tüm sevdiklerine bağışlasın. Yeni yaşın sana uğur getirsin. Tüm mucizeler, tüm sevinçler yeni yaşında sana kavuşsun. kocaman öpüyorum. ve de sarılıyorum DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN İYİ Kİ DOĞDUN VE BEN SENİ İYİ Kİ TANIMIŞIM. :)

SİYAH KADININ BEYAZ KIZI CEMRE SUYUM İYİ Kİ DOĞDUN. ANNESİNİN BEBEĞİ.

Aslında üzgününüm. Elazığda olan depreme çok sıkıldım. 51 Vatandaşımızı kaybetttik. kerpiçten yapılan evler, yıkıldı gitti. Bir çok köylü vatandaşımız sokakta kaldı çadırlara sığındırlar. Allah yar ve yardımcıları olsun. Ama deprem gerçeğini hala anlamış değiliz ya ben en çok ona üzülüyorum. İnşallah bir daha yaşanmaz bu acılar.
Evet üzgünüm ama, her acının içinde bir çiçek açarmış ya. İşte tam 3 yıl önce bu gün 9 Mart sabahı Kızım Cemre su dünyaya geldi. Bu gün benim prensesimin, su perimin, cemokam'ın yaş günü. 3 yaşına bastı benim çok bilmiş cadı kızım. 3 yıl önce Allah bana bir çocuğun daha olacak müjdesini verdiği gün, çok ağlamış ve çok üzülmüştüm. Hiç hesapta yoktu. Oğlum daha 2 yaşındaydı daha anne olmaya çalışırken 2. çocuğumun olacagını öğrendiğim gün şok olmuştum.
Ama 9 mart 2007 günü onu kucağıma alınca Allahım'a binlerce kez şükür ettim. İyi
ki dünyaya gelmiş ve iyi ki doğmuş dedim.
Zaman hızla akıp giderken, çocuklarıma sevgim bağlılığım daha bir artıyor. Büyüdükçe daha bilgili ve anlayışlı çocuklar olmaya başladılar. yoktan anlayan, ''Hayır'' dediğimde kabul eden kanaatkar çocuklar olmaya başladılar. Şansılıyım. Çünkü Allah bana bir erkek, bir de kız evlat verdi.

Canım kızım cemokam Cemre suyum. Su perim, İyi ki doğdun be annesini bebeği. İyi ki doğdun bebemmmm.
3. yaş günü kutlu olsun. Allah, senin ve Ağabeyinin hep güzel günlerini görmeyi bize nasip etsin bize. DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN Siyah kadının Beyaz kızı
İYİ Kİ DOĞDUN.

Bu arada birinin daha doğum günü bu gün. onun içinde başka bir post yacazam. mutlaka okuyun.



8.03.2010

NE GÜNÜ BU GÜN? KİMİN GÜNÜ? CEVABI İŞTE BURDA GİZLİ.


Kadınlar günüymüş bu gün. hangi kadının günü ki bu gün?
Tepeden tırnağa yabancı parfüm kokan, tırnakları uzun ojeli, dudakları ve yüzleri yabancı kozmetiklerle maskelenmiş, saçları envai çeşit boyalarla boyanmış ve öz ana saçını kaybetmiş kadınların günü mü?


Bir elinde telefon, bir elinde rimel. Gözü yabancı moda dergilerinde, kulağı ise deste deste para sayıp dinlediği yabancı müzik cd'nde olan kadının günü mü bugün?


Evi olsun, arabası olsun. Bankada parası, illede emekli maaşı olsun deyip, zengin koca siparişi veren kadının günü mü bu gün?


Aklı fikri para harcamakta, para olmayınca soluğu boşanma avukatlarında alan kadının günü mü bu gün?
Gözü yüksekte, modern hayat, rahat hayat deyip elde avuçta ne varsa dekerasyona harcayan, mutfağını evini, yabancı tabak, çanak renkli saçma sapan, kurdeleli savaroskili meteryallerle dolduran kadının günü mü bugün?


İlla kilo vereceğim, illa güzel olucağım deyip, kendi öz güzelliğini kaybeden ilaçla ameliyatla güzel olmaya çalışan kadının günü mü bu gün?


Bırakın 5 kilo fazlanız olsun. varsın göz kapağınız sarksın. Bırakında aynaya baktığınızda yaşlandığınızı görebilin. Onunda ayrı bir keyfi olduğunu hissedin.


BAKIN!


Bu gün kimlerin günüymüş şimdi okuyunda öğrenin. Bende kadınım diye dolaşmayın ortalarda süslü kokanalar, para tuzakları, yuva düşmanları. Şimdi üstüne alınan kim varsa bu bloğu terk etsin ve bir daha da gelmesin.


Bak! Bu gün benim cevakar vefakar, 50 yaşına merdiven dayamış, kalp hastası ama hala çaycılık yapan. Temizliklere giden evlatlarına evine bakan Anadan öksüz babadan öksüz, Kardeşten yoksun ANAMIN ANNEMİN günü.


Bu gün, Yengemin günü.Kaynanasına, kayın babasına öz evladından daha iyi bakan; onların altını temizleyip bebek gibi bakan, senelerce çalışmış, 3 evladını annesine emanet etmiş, evlatlarının büyüdüğünü bile göremeyen Yengenim Güler annemin günü bu gün.


Bu gün, Elleri kınalı, saçları oyalı, gözleri yaşlı, anaların, bacıların, günü.
Bu gün zorla kötü yola düşürülmüş kadersiz kadınların günü.


Töre cinayetinden mezara girmiş taze genç kadınların günü.

Bakın şimdi ne olacak.

Bu gün nasıl kutanacak.


En başta bahsettiğim kadın müsfettelerine, demet demet çiçek yağacak, telefonları gün boyu susmayacak Kadın oldukları için bu gün onları günüymüş gibi kutlanacaklar.
Benim cefakar çalışkan ezilen anam, benim vefakar yengem, benim elleri kınalı gözleri yaşlı çalışkan Türk kadınıma da,
bırakın demet çiçeği, tek bir karanfil bile çok görülecek.


İşte bu ülkenin kadınlar günü böyle kutlanacak.
Ben burdan erkeklerimize seslenmek istiyorum. Sizin; kadınlarınıza, analarınıza, kardeş ve ya eşlerinize kız evlatlarıınıza vereceğiniz en güzel hediye, en güzel çiçek, tatlı EKMEK olsun. başkada sözüm yoktur size.

Bizi bu gün değil her gün anın. Ananıza, kardeşinize eşinize sahip çıkın. GERÇEK TÜRK KADININA BU GÜNÜ HAKKETİĞİNCE YAŞATIN.

GERÇEK TÜRK KADININ 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.

Saygılar,
Yazan: Siyah Kelebek.